Logo
Çağ Üniversitesi
29.12.2025

2Blackdot Haftalık Jeopolitik Gelişmeler 29.12.2025-(Haftalık Gelişmeler Sekmesine Tıklayınız)

Prof. Dr. Murat KOÇ tarafından

1. Giriş: Somaliland’ın Tanınma Süreci ve İsrail’in Resmi Tanıma Kararı

Somaliland 1991 yılında tek taraflı bağımsızlık ilan ederek uluslararası tanınma arayışına girmiş olsa da, otuz yılı aşkın süre boyunca hiçbir BM üyesi devlet tarafından resmen tanınmamıştır. Bu süreçte başta Birleşik Krallık, Etiyopya, Türkiye, BAE, Kenya ve Tayvan gibi bazı ülkeler Somaliland’da irtibat ofisleri açmış ancak resmi diplomatik tanımaya gitmemiştir. 34 yıl süren bu statüko, 26 Aralık 2025’te İsrail’in Somaliland Cumhuriyeti’ni egemen ve bağımsız bir devlet olarak tanımasıyla kırılmıştır. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar tarafından imzalanan beyanla İsrail, Somaliland ile tam diplomatik ilişki kuran ilk ülke olmuştur. Aynı gün, Somaliland Cumhurbaşkanı Abdirahman Mohamed Abdullahi de imza koyarak iki ülkenin karşılıklı büyükelçilikler açması ve elçi ataması konusunda mutabakata vardığını duyurmuştur.

İsrail hükümeti, bu adımı 2020 Abraham Anlaşmaları’nın ruhuna uygun bir diplomatik açılım olarak nitelendirmiştir. Nitekim Somaliland yönetimi de İsrail ile ilişkileri normalleştirmenin bir parçası olarak Abraham Anlaşmaları’na katılmak istediğini ilan etmiştir. Bu gelişme, Somaliland için tarihi bir diplomatik kırılma noktasıdır; 1991’de Somali’den ayrılmasından bu yana ilk kez uluslararası tanınma elde etmiş ve dünya siyasetinde görünürlük kazanmıştır. Tanınma kararının arka planında, Somaliland Cumhurbaşkanı’nın Ekim 2025’te İsrail’e gizli bir ziyarette bulunarak Başbakan Netanyahu, Mossad Başkanı ve Savunma Bakanı ile görüştüğü İsrail basınına yansımıştır. Bu görüşmeler sonrasında, Gazzeli sivillerin savaştan dolayı Gazze Şeridi’nden çıkarılıp üçüncü ülkelere yerleştirilmesi fikri kapsamında İsrail’in Somaliland’ı olası ev sahibi ülkelerden biri olarak değerlendirdiği; ancak uluslararası tepki nedeniyle bu planın rafa kalktığı belirtilmiştir. Bununla birlikte, söz konusu temaslar İsrail ile Somaliland arasında diplomatik yakınlaşmayı hızlandırmış ve nihai olarak karşılıklı tanıma belgesinin imzalanmasına giden yolu açmıştır.

2. İsrail’in Bölgesel Jeopolitik Hedefleri: Kızıldeniz Güvenliği, Doğu Afrika Açılımı, İran Karşıtı Blok İnşası

İsrail’in Somaliland hamlesinin ardında, Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz hattındaki stratejik hedefleri bulunmaktadır. Somaliland, Kızıldeniz’i Hint Okyanusu’na bağlayan Babü’l-Mendeb Boğazı’na komşu bir konumda olup bu bölgedeki deniz yolları küresel ticaret ve enerji taşımacılığı açısından kritik önemdedir. Son yıllarda Yemen’deki iç savaş bağlamında boğazın güvenliği daha da öne çıkmıştır. Özellikle İran destekli Husi hareketinin Kızıldeniz’de uluslararası gemiciliği tehdit eden füze ve İHA saldırıları, İsrail ve müttefikleri için ciddi bir endişe kaynağıdır. Somaliland’ın Yemen’e coğrafi yakınlığı (Husi kontrolündeki Hodeyda limanına ~300-500 km mesafede olması) İsrail açısından önemli bir avantaj olarak görülmüştür. Nitekim İsrailli güvenlik analistlerine göre Somaliland toprakları, Husilere karşı istihbarat toplama, lojistik destek sağlama ve gerektiğinde doğrudan askeri operasyonlar gerçekleştirme üzere bir ileri üs işlevi görebilecek potansiyele sahiptir. Gerçekten de İsrail, son iki yıl içinde Husilere yönelik Yemen’de bazı hava saldırıları düzenleyerek bu cephede faal olmuştur. Somaliland’ın tanınmasıyla, İsrail öncelikle Husilere ve dolaylı olarak İran’a karşı Kızıldeniz ekseninde stratejik bir mevzi kazanmayı hedeflemektedir. Bu kapsamda, İsrail’in Somaliland’da askeri-istihbari varlık bulundurması veya Somaliland hava sahasını kullanabilmesi gibi olanaklar gündeme gelebilecektir.

İsrail’in Doğu Afrika açılımı da bu adımın bir parçasıdır. Tel Aviv yönetimi, son dönemde Afrika kıtasında diplomatik nüfuzunu genişletmeye çalışmaktadır. Özellikle 2023 Gazze Savaşı sırasında uluslararası alanda tecrit olduğunu hisseden İsrail, Afrika ülkeleriyle ilişkileri derinleştirmeyi öncelikli hale getirmiştir. 2025 yılı içinde Zambiya’da 50 yıl aradan sonra elçilik açılması bu politikanın bir örneğidir. Somaliland ise Afrika Boynuzu’nda Batı yanlısı bir yönetim olmasıyla İsrail için cazip bir ortak olarak görülmüştür. İsrail, Somaliland’ı tanıyarak hem kendi diplomatik ufkunu genişletmekte hem de bölgedeki güç boşluğunu rakip aktörlere bırakmamayı amaçlamaktadır. Bu noktada Çin ve Rusya gibi güçlerin Afrika Boynuzu’ndaki faaliyetleri de İsrail’in hesaplarında yer almaktadır. Örneğin Çin’in Cibuti’de büyük bir askeri üssü bulunması ve Somali federal hükümetiyle yakın ilişkiler geliştirmesi İsrail ve müttefiklerinde bölgedeki nüfuz mücadelesinin arttığı algısını yaratmıştır. İsrail, Somaliland üzerinden Doğu Afrika’da varlık göstererek Çin’in ve diğer rakip aktörlerin etkinliğini dengeleme çabasındadır. Nitekim Somaliland’ın Tayvan ile diplomatik ilişki kurup birbirini tanıması (2020) Pekin’i rahatsız etmiş; İsrail’in şimdi Somaliland’ı tanıması ise Pekin’in Afrika’daki çıkarlarına karşı bir hamle olarak da okunmuştur.

Bölgesel hamlenin üçüncü boyutu, İran karşıtı blok inşası ve Abraham Anlaşmaları ekseninin genişletilmesidir. İsrail, 2020’de BAE ve Bahreyn ile başlattığı normalleşme sürecini (Abraham Anlaşmaları) diğer Müslüman ülkelere yayarak İran’ı çevrelemeye yönelik bir ittifak ağı kurmaya çalışmaktadır. Somaliland’ın nüfusu Sünni Müslüman olmakla birlikte yönetimi Batı’ya yakın ve İran etkisine mesafeli bir duruş sergilemektedir. Hatta Somaliland topraklarında İran yanlısı ya da radikal İslamcı militan grupların faaliyet göstermediği, ülkenin Somali’nin geri kalanına kıyasla daha istikrarlı ve güvenli olduğu iddia edilmektedir. Bu durum, Somaliland’ı İsrail ve Arap müttefiklerinin (BAE, Suudi Arabistan gibi) İran’a karşı iş birliği yapabileceği uygun bir ortak haline getirmektedir. Zaten Somaliland yönetimi, İsrail ile tanınma anlaşmasına paralel olarak BAE’nin bölgedeki Husi karşıtı askeri kampanyasına destek verdiğini ve gerekirse ABD ile de güvenlik işbirliğine açık olduğunu göstermektedir. Berbera kentinde BAE’ye ait bir askeri üs ve gelişmiş bir liman/hava pisti bulunması, Abu Dabi’nin Somaliland’ı Yemen’deki Husi isyancılara karşı lojistik bir üs olarak konumlandırdığını göstermektedir. İsrail’in de BAE ile uyumlu şekilde Somaliland’da varlık gösterebilmesi, İran’ın Yemen üzerinden Kızıldeniz’de yaratabileceği tehditlere karşı ortak bir cephe oluşturmayı mümkün kılacaktır. Ayrıca İsrail, Sudan’ın da Abraham sürecine dahil olması için Batı Sahra konusunda taviz vermiş (Fas’ın Sahra üzerindeki egemenliğini tanımıştı); benzer şekilde Somaliland’ı tanıyarak hem bölgede kendi nüfuzunu artırmayı hem de İran karşıtı bölgesel blokta yeni bir Müslüman müttefik kazanmayı ummayı planladığı değerlendirilmektedir.

3. Tanımanın Filistin Meselesiyle İlişkisi: Afrika’daki Destek Dengeleri, Arap Ligi’nin Etkisi, İİT Politikaları

İsrail’in Somaliland hamlesi, Filistin meselesiyle dolaylı ancak kritik bağlantılara sahiptir. Öncelikle, Somali’nin toprak bütünlüğünün ihlal edilmesi olarak görülen bu adım, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi’ne üye ülkeler tarafından Filistin meselesine dair bir çifte standart ve hukuksuzluk örneği olarak yorumlanmıştır. Mısır’ın açıklamasında, İsrail’in bu girişiminin “yayılmacı politikasının ve Filistin devletinin tanınmasını engelleme çabasının bir parçası” olduğu vurgulanmıştır.

Arap Ligi, 28 Aralık 2025’te olağanüstü toplanarak İsrail’in Somaliland’ı tanımasını kesin bir dille kınamış ve bu adımın “Arap ulusal güvenliğine doğrudan tehdit” oluşturduğunu ilan etmiştir. Arap ülkeleri, Somaliland’ın ayrılmasını tanımanın uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurgularken, özellikle bu tanımanın Filistinlilerin zorla yerinden edilmesi planlarıyla bağlantılı olabileceği endişesini dile getirmişlerdir. Arap Ligi Konseyi bildirisinde, “bu geçersiz tanımanın sonucu olabilecek Filistin halkının zorla yerinden edilmesini kolaylaştıracak adımların tümüyle reddedildiği” belirtilmiştir. Aynı şekilde İİT de İsrail’in bu tek taraflı adımını en güçlü biçimde kınayarak, bunu “işgalci İsrail rejiminin yayılmacı ve tehditkâr politikasının bir yansıması” olarak nitelemiştir. İİT ve Arap dünyasında hâkim olan görüş, İsrail’in Somaliland hamlesinin uluslararası meşruiyeti hiçe saydığı, bölge barışını tehlikeye attığı ve Filistinlilerin hak mücadelesine zarar verdiği yönündedir.

Özellikle Katar, Suudi Arabistan, Mısır, Cezayir, İran, Türkiye, Pakistan gibi İslam ülkeleri ortak bir bildiriyle İsrail’in adımını “uluslararası hukukun açık bir ihlali ve tehlikeli bir emsal” olarak tanımlamışlardır. Bu bildiri, Filistin halkının kendi topraklarından zorla çıkarılmasına yönelik herhangi bir girişimin ilkesel olarak kesinlikle reddedildiğini de vurgulayarak, Somaliland meselesine Filistin bağlamını doğrudan yerleştirmiştir. Gerçekten de 2023 sonlarında çıkan haberlerde, İsrail hükümetinin Gazze’deki savaşa çözüm olarak Gazzeli sivilleri başka ülkelere (hatta Afrika’ya) yerleştirme fikirlerini yokladığı iddia edilmiş; bu iddialar hem Mogadişu hem de Hargeisa yönetimleri tarafından o dönemde geri çevrilmişti. Filistin Yönetimi Dışişleri Bakanlığı da “İsrail, Somaliland’ı Filistinli halkımızın özellikle Gazze’den zorla çıkarılması için bir hedef olarak belirlemişti” diyerek Tel Aviv’in bu tanıma hamlesine tepki göstermiştir. Somaliland’ın İsrail tarafından kullanılmasının daha geniş istikrarsızlaştırıcı politikanın parçası olduğunu ve Gazze’deki Filistinlilere yönelik planlarla bağlantılı olduğu güçlü bir ihtimaldir.

Afrika’daki daha geniş destek dengeleri açısından bakıldığında, İsrail’in bu adımı Afrika Birliği (AfB) içinde de sert tepkiyle karşılanmıştır. AfB Komisyonu Başkanı, Somaliland’ın Afrika Birliği’nin üyesi Somali’nin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayarak, “Afrika kıtasında sınırların dokunulmazlığı ilkesini zayıflatacak her türlü girişime karşı olduklarını” açıklamıştır. Bu durum, Afrika genelinde Somaliland konusunda mevcut olan hassasiyetin altını çizmektedir. Zira birçok Afrika devleti, kendi içinde ayrılıkçı hareketlerden endişe duyduğu için Somali’nin bölünmesine karşı çıkmaktadır.

Örneğin Katar Dışişleri, İsrail’in yapması gerekenin Somaliland’ı tanımak değil, ivedilikle Filistin devletini tanıyıp Gazze’deki savaşı sonlandırmak olduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak, İsrail’in hamlesi Afrika-İslam dünyasında Filistin davasına verilen desteği azaltmak bir yana, belki de daha da konsolide etmiş görünmektedir. İİT ve Arap Ligi nezdinde İsrail’e duyulan güvensizlik pekişmiş; bu şartlar altında İsrail’in Suudi Arabistan ile olası normalleşme görüşmelerinin de atmosfere girmesi zorlaşmıştır. Arap Ligi, İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma ihtimaline atfen, bu adımı “Kızıldeniz ve Aden Körfezi kıyılarında jeopolitik dengeyi İsrail lehine yeniden şekillendirme girişimi” olarak nitelemiş ve uluslararası toplumu bu planlara karşı durmaya çağırmıştır.

4. Türkiye, Mısır, BAE gibi Bölgesel Aktörlerin Bu Gelişmeye Tepkileri

Türkiye ve Mısır, İsrail’in Somaliland hamlesine en sert tepki veren bölgesel aktörler arasında yer almıştır. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, 26 Aralık 2025 tarihli açıklamasında İsrail’in bu girişiminin Somali’nin içişlerine aleni bir müdahale olduğunu belirtmiş ve kararı kuvvetle kınamıştır. Ankara, İsrail’in bu adımını “yayılmacı politikalarının bir parçası” olarak nitelerken aynı zamanda Filistin devletinin tanınmasını engellemeye yönelik hesaplarının uzantısı olarak görmüştür. Türkiye’nin tepkisinin arkasında, Somali ile yakın stratejik ilişkileri yatmaktadır. Türkiye, Somali Federal Hükümeti’nin en büyük destekçilerinden biri olup Mogadişu’da askeri eğitim üssü (Turksom Üssü) işletmekte, Somali ordusunu eğitmekte ve ülkede altyapı projeleri yürütmektedir. Dolayısıyla Ankara, Somaliland’ın ayrılıkçı girişimlerine prensip olarak karşı çıkmış ve Somali’nin toprak bütünlüğünü savunagelmiştir. İsrail’in tek taraflı tanıması, Türkiye’nin bölgede yıllardır inşa ettiği nüfuzu ve bölgesel barışı zedeleyebilecek bir hamle olarak algılanmıştır.

Mısır, Afrika Boynuzu’ndaki jeopolitik dengelere duyarlılığı yüksek bir ülkedir. Kahire yönetimi, Etiyopya ile yaşadığı Nil suları anlaşmazlığı bağlamında Somali ve hatta Somaliland ile yakından ilgilenegelmiştir. 2024 başlarında Etiyopya’nın Somaliland ile Berbera Limanı konusunda imzaladığı Mutabakat Zaptı (tanınmaya giden yol haritası içeren) Mısır’ı rahatsız etmiş; Kahire, Somali’nin bölünmesinin Etiyopya’yı Kızıldeniz’e çıkararak elini güçlendirebileceğini değerlendirmiştir. Bu nedenle Mısır, İsrail’in tanıma hamlesini yalnız Somali’nin egemenliğine değil, kendi stratejik çıkarlarına da tehdit olarak yorumlamıştır. Mısır Dışişleri Bakanı Badr Abdülatty, Somali, Türkiye ve Cibuti’li mevkidaşlarıyla görüşerek İsrail’in kararına karşı ortak tavır geliştirmiş ve ardından Arap Ligi’ni acil toplantıya çağırmıştır. Mısır’ın öncülüğünde Arap Ligi Konseyi, İsrail’in Somaliland’ı tanımasını şiddetle kınayan ve Somali’ye tam destek veren bir karar almıştır. Mısır, bu adımı ayrıca Kızıldeniz’in güvenliği ve Arap millî güvenliğine yönelik bir meydan okuma olarak değerlendirmiş; İsrail’in tek taraflı eyleminin bölge barışına zarar vereceğini vurgulamıştırenglish.ahram.org.eg. Özellikle Mısır basınında, İsrail’in Somaliland hamlesinin “bölgesel istikrarı ve deniz ticaretinin güvenliğini tehdit eden tehlikeli bir girişim” olduğu ve uluslararası hukuken geçersiz sayılması gerektiği yönünde yorumlar öne çıkmıştır.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ise bu konuda iki yönlü bir konuma sahiptir. Resmi olarak BAE de Arap Ligi ve İİT üyesi sıfatıyla Somali’nin toprak bütünlüğünü destekleyen açıklamalara katılmıştır. Nitekim Arap Ligi’nin kınama kararının konsensüsle alındığı ve BAE’nin de bu kararı desteklediği bildirilmektedir. Ancak Abu Dabi yönetimi, pratikte Somaliland ile uzun yıllara dayanan gayriresmî ilişkilere ve çıkar ortaklıklarına sahiptir. BAE, Somaliland’ın Berbera Limanı’nı geliştirmek üzere büyük yatırımlar yapmış ve burada bir askeri üs kurmuştur. Berbera’daki BAE üssü, 2015’ten bu yana Yemen’deki Husi karşıtı operasyonlarda lojistik merkez olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla BAE, Somaliland’ın fiili özerkliğini destekleyen bölgesel aktörlerin başında gelmektedir. 2021’de Mogadişu ile Abu Dabi arasında yaşanan gerginlikler (Somali hükümeti, BAE’nin Somaliland ve Puntland ile ayrı ilişkiler kurmasına tepki göstermişti) bu arka plana dayanmaktadır. İsrail’in Somaliland’ı tanıması, Abu Dabi’nin bölgede birlikte çalıştığı bir müttefikinin de Somaliland’a angaje olması anlamına geldiğinden BAE tarafından en azından sessizlik politikasına neden olacağı söylenebilir. Nitekim Tel Aviv’deki karar açıklandıktan sonra Hargeisa’daki kutlamalara BAE bayraklarının da yanı sıra İsrail ve Somaliland bayraklarının taşınması, iki ülke halkı arasındaki yakınlığı sembolize etmiştir (BAE resmî makamları her ne kadar bu tanımayı açıkça desteklediklerini duyurmasa da). BAE Dışişleri, konuyla ilgili olarak resmen sadece Somali’nin egemenliğine verdiği desteği yinelemekle yetinmiştir; ancak Abu Dabi yönetiminin perde arkasında İsrail ve Somaliland arasındaki görüşmelere kolaylaştırıcı rol oynadığı yönünde iddialar mevcuttur. Özellikle BAE ve İsrail arasındaki Abraham Anlaşması ilişkisi sayesinde, Somaliland’ın tanınması konusunun koordineli biçimde ele alındığı ileri sürülmüştür. Özetle, BAE açık politikasında Arap dayanışması gereği Somali’nin yanındadır fakat sahada Somaliland ile fiilî işbirliğini sürdüren ve İsrail’in adımından stratejik kazanç elde edebilecek bir aktör olduğundan politik bir sessizlik içinde kalması muhtemeldir.

Bölgenin diğer önemli ülkeleri de benzer tepkiler vermiştir. Suudi Arabistan, İsrail’in açıklamasını “tek taraflı ayrılıkçılığın teşviki” olarak niteleyip reddetmiş ve Somali hükümetine tam destek açıklamıştır. Cibuti ve Etiyopya gibi komşular da Somali’nin toprak bütünlüğünden yana tavır koymuştur. Cibuti, Arap Ligi ve Afrika Birliği kararlarına öncülük ederken; Etiyopya daha temkinli bir dil kullanarak resmen Somali’yi desteklemekle birlikte Somaliland ile mevcut ilişkilerini korumaya özen göstermiştir. İran ve Katar gibi aktörler ise bu durumu İsrail’in “bölgeyi istikrarsızlaştırma politikası”nın bir parçası olarak sert dille eleştirmişlerdir. Özellikle Tahran, İsrail’in Somaliland’ı tanımasını “kötü niyetli bir hamle ve Kızıldeniz ile Afrika Boynuzu’nda güvensizliği körükleme girişimi” olarak tanımlamış; uluslararası toplumu İsrail’in yayılmacı adımlarına karşı kararlı tutum almaya davet etmiştir. Sonuç olarak, bölgesel aktörlerin neredeyse tamamı (BAE’nin gayriresmî memnuniyeti hariç) İsrail’in tek taraflı tanıma kararına olumsuz bakmış ve diplomatik cephede İsrail’e karşı bir blok oluşturmuşlardır.

5. ABD, Çin ve Rusya’nın Bu Gelişmeye Dair Pozisyonları

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İsrail’in Somaliland’ı tanıması sonrasında temkinli bir tutum benimsemiştir. 2025 yılı itibarıyla Washington, resmi olarak “Tek Somali Politikası”na bağlı kalmaya devam etmektedir. Yani Somali Federal Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü destekleyen ABD, henüz Somaliland’ı ayrı bir devlet olarak tanımış değildir. İsrail’in adımının hemen ardından, dönemin ABD Başkanı (Donald Trump) basına yaptığı açıklamada İsrail’i takip ederek Somaliland’ı tanıma niyetinde olmadığını belirtmiştir. Trump, New York Post’a demecinde bu konuyu “inceleyeceklerini” söylemiş ancak Somaliland için küçümseyici bir tonda “Somaliland’ın ne olduğunu bilen var mı ki?” ifadelerini kullanmıştır. Bu açıklama, ABD yönetiminin en azından kısa vadede Somaliland’ı tanıma yönünde adım atmayacağının sinyalini vermiştir. Zira Washington, Somali merkezi hükümetiyle teröre karşı işbirliğini (özellikle Eş-Şebab’a karşı ortak operasyonlar yürütüyor) ve bölgedeki istikrarı öncelikli görmektedir. Nitekim ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) unsurları Somali’de konuşlu olup Somali ordusuna eğitim-destek sağlamaktadır; Somaliland’ın ayrılması halinde Mogadişu yönetiminin zayıflayarak Eş-Şebab gibi örgütlerin güç kazanmasından sözde endişe edilmektedir.

Bununla birlikte, ABD içinde Somaliland konusunda yeknesak bir görüş olduğu söylenemez. Kongre’de her iki partiden bazı üyeler, Çin’in Cibuti’de artan askeri varlığına ve Kızıldeniz’deki rekabete dikkat çekerek Somaliland ile daha yakın ilişkiler geliştirilmesini savunmaktadır. Özellikle 2024’te ABD’de yapılan seçimlerin ardından yeni yönetim döneminde, “Çin’in Afrika Boynuzu’ndaki nüfuzuna karşı Somaliland’ın tanınması bir koz olabilir” görüşü bazı strateji belgelerinde yer almıştır. Hatta bir Amerikan düşünce kuruluşu raporu, Somaliland’ın tanınmasının “ABD’nin Cibuti’de Çin karşısında zayıflayan konumuna bir sigorta olabileceğini” öne sürmüştür. ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi’nde Somaliland ile ilişkileri artırmaya yönelik tasarılar sunulmuş; 2024 sonlarında Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde Somaliland ile angajmanı derinleştirme yönünde bir madde kabul edilmiştir (örneğin ABD pasaportlarında Somaliland/Somali ayrımının yapılması gibi adımlar). Ayrıca 2025 ortalarında ABD’li bazı üst düzey askeri yetkililer (AFRICOM komutanı dahil) Somaliland’ı ziyaret etmiş, Hargeisa ile güvenlik işbirliği ihtimallerini değerlendirmiştir. Tüm bu gelişmeler, Washington içinde Somaliland’a stratejik ilgi duyan bir kesimin mevcut olduğunu gösteriyor.

Ancak İsrail’in tek taraflı çıkışı sonrasında ABD yönetimi, şimdilik temkinli bir denge gözetmiştir: Bir yandan “Somali’nin birliğini destekleme” söylemini yinelemiş, diğer yandan İsrail’e bu konuda açık bir eleştiri getirmekten kaçınmıştır. Beyaz Saray, İsrail’in kararını not ettiklerini ancak kendilerinin aceleyle böyle bir adım atmayacağını duyurmuştur. Analistler, Trump yönetiminin ilerleyen dönemde BAE-İsrail-Somaliland üçgenindeki gelişmelere bağlı olarak pozisyonunu gözden geçirebileceğini belirtmektedir. Özellikle Netanyahu’nun Somaliland’ı Abraham Anlaşmaları kapsamına dahil etme arzusunu Trump’a iletmiş olması (gizli diplomasiyle) muhtemeldir. Özetle, ABD şu an için bekle-gör tutumunda olup, Somaliland hamlesini bölgesel çıkarlarına uygunluk açısından değerlendirmeye devam etmektedir.

Çin Halk Cumhuriyeti, beklendiği üzere Somaliland’ın tek taraflı tanınmasına kesin bir dille karşı çıkmıştır. Pekin yönetimi öteden beri uluslararası ilişkilerde devletlerin egemenlik ve toprak bütünlüğü ilkesine vurgu yapar (Tayvan, Tibet, Hong Kong gibi kendi hassas konuları nedeniyle). Çin Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in adımının hemen ardından Somali Federal Hükümeti’ne desteğini bildirerek “Somali’nin birliğini bozma girişimlerine karşı olduğunu” açıklamıştır. Çin, Somaliland konusunda Mogadişu ile yakın diplomatik işbirliği içindedir: Son yıllarda Somali’ye altyapı yatırımları ve kalkınma yardımları yapan Pekin, Somaliland’ı ayrı bir aktör olarak muhatap almaktan kaçınmıştır. Hatta 2022’de Somaliland-Tayvan arasında temsilcilik açılması üzerine Çin, Somali merkezi hükümetine destek vererek Tayvan’ı Afrika’da “ayrılıkçılığı körüklemekle” suçlamıştı. Bu çerçevede İsrail’in Somaliland’ı tanıması, Çin tarafından “Somali’nin egemenliğine bir tecavüz ve tehlikeli bir emsal” olarak değerlendirilmiştir. Çin Dışişleri sözcüsü, İsrail’in bu kararının “başkasının toprağında nüfuz elde etmek uğruna uluslararası normları çiğnemek” anlamına geldiğini ima eden sert ifadeler kullanmıştır. Ayrıca Çin medyasında, İsrail’in asıl niyetinin Gazze’deki Filistinlileri Somaliland’a sürmek olduğu yönünde eleştiriler yer almış (Çin, bu söylemle Arap dünyasıyla dayanışma göstermiştir).

Stratejik açıdan bakıldığında, Çin’in Somali ve Cibuti’de önemli çıkarları vardır: Cibuti’deki ilk denizaşırı askeri üssü ve Afrika Boynuzu’nda Kuşak-Yol girişimi kapsamındaki yatırımlar gibi. Çin, Somaliland’ın Batı ittifakı tarafından tanınarak bir üsse dönüştürülmesinin kendi bölgesel nüfuzunu zayıflatacağını düşünmektedir. Kaldı ki Somaliland yönetimi, Çin’in en hassas konusu olan Tayvan’ı tanıyan nadir idarelerden biridir; Hargeisa’da bir Tayvan temsilciliği faaliyet göstermektedir. Bu durum Çin için doğrudan bir kırmızı çizgidir. Bu nedenle Pekin, Somali hükümetiyle yakınlaşıp Somaliland’ı izole etme stratejisini sürdürecektir. Nitekim İsrail’in tanıması sonrası Çin, Somali’ye ek ekonomik yardımlar duyurarak Mogadişu’yu desteklemiştir. Kısacası Çin, Somaliland’ın bağımsızlığının önüne geçmek için elindeki diplomatik ve ekonomik araçları kullanmaya devam edeceğini net biçimde ortaya koymuştur.

Rusya Federasyonu, Somaliland meselesinde daha pragmatik ve sessiz bir tutum sergilemektedir. Moskova, ilk planda Somali’nin toprak bütünlüğü prensibini desteklediğini açıklamış, ancak bu açıklama yüksek perdeden bir çıkış şeklinde değil rutin bir beyan düzeyinde kalmıştır. Rusya Dışişleri, konuyla ilgili ayrıntılı bir tepki vermemiş; daha çok Afrika Birliği’nin pozisyonuna saygı duyduklarını belirtmekle yetinmiştir. Ne var ki, perde arkasında Rusya’nın da Somaliland’da artan bir ilgisi olduğu bilinmektedir. Jeopolitik açıdan Rusya, Sovyet mirası gereği Afrika Boynuzu’nda nüfuz sahibi olma arayışındadır. 2010’larda Rusya, Sudan’ın Port Sudan limanında bir donanma üssü kurmak için girişimlerde bulunmuş ancak Sudan’daki iç karışıklık nedeniyle bu plan belirsizliğe sürüklenmiştir. Bu bağlamda Moskova’nın rotasını Somaliland’a çevirdiği ve Berbera Limanı’yla ilgilenmeye başladığı bilinmektedir. 2025 ortalarında Rus diplomatların Hargeisa’ya ziyaret talebinde bulunduğu ancak Somaliland yönetiminin bu talebi reddettiği, zira Batı’dan tanınma ve destek karşılığında Rusya’ya mesafe koymasının istendiği iddia edilmiştir. Yine de Rusya, Somaliland’ı tamamen göz ardı etmiş değildir. Aksine, Somaliland’ı tanımadan da olsa ticari ve askeri temaslar geliştirmeye sıcak baktığı bilinen hususlar arasındadır.

Moskova, Berbera Limanı’nın stratejik konumunu değerlendirerek burada ileride bir deniz ikmal noktası edinmeyi isteyebileceği, bu amaçla, Somaliland’a ekonomik yatırımlar veya silah anlaşmaları teklif edebileceği değerlendirilmektedir. Öte yandan Rusya, Sudan ve Afrika genelinde Batı ile rekabet halindedir; İsrail’in Somaliland hamlesini de bu rekabetin parçası olarak görmektedir. Kremlin yanlısı bazı yorumcular, İsrail’in adımının “ABD-İsrail ekseninin Rusya ve Çin’i Afrika Boynuzu’ndan dışlama planı” olduğunu öne sürmüşlerdir. Bu nedenle Rusya’nın, İsrail’in nüfuzunu dengelemek adına Somali merkezi hükümetine veya Somaliland içindeki belli gruplara destek verebileceği değerlendirilebilir. Ancak şimdilik somut olarak Moskova’nın yaptığı, kararın uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurgulamakla sınırlıdır. Bunun ötesinde Rusya, bölgedeki gelişmeleri kendi çıkarlarına uygun bir fırsata dönüştürmeye çalışacaktır. Örneğin, Somali ile askeri işbirliği anlaşması imzalamak ya da Cibuti’de Çin ile koordineli davranıp Batı’nın hareket alanını kısıtlamak gibi adımlar atabilir. Sonuç olarak Rusya’nın pozisyonu, ilkeler düzeyinde Somali’nin yanındaymış gibi görünmekle beraber, pratikte fırsatçıdır: Somaliland’ın uluslararası statü belirsizliği sürerken bundan Rusya lehine sonuçlar çıkarma arayışındadır.

6. Sonuç: İsrail’in Somaliland Tanımasının Olası Etkileri ve Türkiye için Stratejik Sonuçlar

İsrail’in Somaliland’ı tanıma kararı, Hem Afrika Boynuzu’nun jeopolitik dinamiklerinde hem de Orta Doğu’daki diplomatik denklemlerde kayda değer sonuçlar doğurabilecek bir adımdır. Kısa vadede ortaya çıkan en belirgin etki, uluslararası toplumun ezici çoğunluğunun bu tanımaya karşı pozisyon alması olmuştur. Afrika Birliği, Arap Ligi, İİT, IGAD (Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi) gibi bölgesel örgütler İsrail’in tek taraflı girişimini kınayarak Somali Federal Hükümeti’ne desteklerini yinelemişlerdir. Bu da, Somaliland meselesinin global ölçekte daha fazla görünürlük kazanmasına yol açmıştır. Önceden çoğunlukla ikili temaslarla sınırlı kalan Somaliland tartışması, artık BM Güvenlik Konseyi’nden İİT zirvelerine kadar geniş bir yelpazede gündeme gelmektedir. Örneğin, Arap Ligi kararının ardından Somali, BM Güvenlik Konseyi’ni acil toplantıya çağırmış ve İsrail’in hamlesini uluslararası barış ve güvenliğe tehdit olarak tartışmaya açmıştır (Somali 2025 yılında BMGK geçici üyesidir). Bu tür girişimler, İsrail üzerinde diplomatik baskıyı artırmayı hedeflemektedir.

Öte yandan, İsrail’in tanıma adımı Somaliland’ın iç siyasetini ve bölgesel ilişkilerini de etkileyecektir. Somaliland’da bu karar büyük coşkuyla karşılanmış, halk sokaklarda İsrail ve Somaliland bayraklarıyla kutlamalar yapmıştır. Uzun yıllardır beklenen bu ilk tanıma, Somaliland yönetimine moral ve meşruiyet desteği sağlamıştır. Muhtemeldir ki Hargeisa yönetimi, İsrail ile ekonomik ve teknik işbirliği anlaşmaları yaparak bu tanınmanın somut faydaya dönüşmesini isteyecektir. Nitekim Netanyahu, Somaliland’a tarım, ekonomi ve sosyal kalkınma alanlarında işbirliği vaat etmiştir. Ayrıca Somaliland pasaportlarının İsrail tarafından resmen tanınması, karşılıklı vize rejiminin kurulması ve ticari temsilciliklerin açılması gündemdedir. Bu gelişmeler, Somaliland ekonomisinin dış dünyaya açılması bakımından fırsatlar sunsa da riskler de barındırmaktadır. Eş-Şebab örgütü, İsrail’in tanınmasına tepki olarak Somaliland’ı “İsrail’in bir ileri karakolu” ilan etmiş ve Somaliland topraklarında İsrail’in herhangi bir askeri varlık edinmesi halinde buna karşı cihat çağrısı yapacağını duyurmuştur. Bu, Somaliland’ın bugüne dek uzak durduğu radikal terör tehdidinin artabileceğine ve sözde Somaliland lehine(!) bölgeye müdahale için yeni bir aparatın kullanılabileceğine işaret ediyor. Dolayısıyla Hargeisa yönetimi, İsrail ile yakınlaşmanın getirdiği kazançları güvenlik riskleriyle dengelemek zorunda kalacaktır. Örneğin, İsrail Somaliland’da bir radar istasyonu veya küçük bir askeri tesis kurarsa, Eş-Şebab’ın veya İran destekli unsurların saldırılarına hedef olma ihtimali vardır. Bu durumda, şimdiye dek barış ve demokrasi adası imajı çizen Somaliland, Orta Doğu’daki vekâlet savaşlarının bir cephesine dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.

İsrail açısından bakıldığında, bu hamle kısa vadede diplomatik izolasyonunu bir nebze kırma ve yeni bir Müslüman ortak kazanma amacı taşıyor. Ancak gelen sert tepkiler, Tel Aviv’in hesaplarını zorlaştırmıştır. Arap ve İslam dünyasıyla zaten gergin olan ilişkiler (Gazze savaşı sonrası) Somaliland kararıyla daha da kötüleşmiştir. Hatta bazı yorumcular, bu adımın Suudi Arabistan ile devam eden normalleşme görüşmelerini olumsuz etkilediğini belirtmektedir; zira Riyad yönetimi, Somali’nin toprak bütünlüğüne güçlü destek açıklayarak İsrail’i eleştirmiştir. Ayrıca İsrail içinde de eleştiriler mevcuttur: Somaliland’ı tanımanın Filistin meselesinde İsrail’in elini zayıflattığı yönündeki değerlendirmeler, Netanyahu hükümetini iç politikada zor durumda bırakmıştır. Tüm bunlara rağmen İsrail, Somaliland ile kazan-kazan ilişkisi kurulabileceğini savunmaktadır. Özellikle güvenlik bürokrasisi, Somaliland’da varlık göstermenin Husi tehdidine karşı kilit önem taşıdığını Netanyahu’ya raporlamıştır. Bu nedenle İsrail, küresel tepkiyi yumuşatmak adına diplomasi yürütebilir; örneğin ABD’yi Somaliland’ı tanımaya ikna ederek kendi adımını meşrulaştırmaya çalışabilir. Nitekim İsrailli analistler, “eğer ABD de tanırsa İslam dünyasının tepkisi yatışır” görüşündedir. Ancak şimdilik Washington’un isteksizliği nedeniyle bu yönde bir ilerleme sağlanamamıştır. ABD bölgede yeni bir denge oluşana kadar sessizliğini muhafaza edecektir.

Bu gelişmenin Türkiye açısından stratejik sonuçları ayrı bir önem taşımaktadır. Türkiye, son on yılda Afrika Boynuzu’nda artan bir etkinlik sergileyerek Somali’yi ilgi alanı içine almıştır. Ankara’nın Mogadişu Büyükelçiliği, Türkiye’nin dünyadaki en büyük büyükelçilik kompleksidir; ayrıca Somali ordusunun ana eğitimini üstlenen Türk askeri misyonu bulunmaktadır. Türkiye’nin Somali’de inşa ettiği hastaneler, yollar, limanlar ve yürüttüğü insani yardımlar, bölge halkı nezdinde Türkiye’ye ciddi bir alan kazandırmıştır. Bu arka planda, İsrail’in Somaliland hamlesi Türkiye’nin bölgedeki nüfuzuna meydan okuyan bir adım niteliğindedir. Türkiye, Somali yönetimi nezdinde güvenilir bir ortak olarak konumunu korumak için İsrail’in girişimine sert tepki vermiştir. Bu tepki, Somali halkı ve hükümeti tarafından memnuniyetle karşılanmıştır (Somali Dışişleri, Türkiye’yi “her zaman yanımızda duran kardeş ülke” sözleriyle takdir etmiştir). Böylece Türkiye, bölgesel güvenlikten yana tutumunu pekiştirerek Afrika ve İslam dünyasında kararlı duruşunu perçinlemiştir. Keza Türkiye Batılı ülkeler nezdinde de Somali’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini vurgulamaya devam edecektir.

Ancak, Afrika Boynuzu, artık Türkiye ile İsrail-BAE ekseni arasında daha belirgin bir rekabet alanına dönüşebilir. Sudan, Eritre ve Yemen gibi komşu alanlarda da bazı gelişmeler yaşanabilir. Somaliland, İsrail ve BAE’nin ileri karakoluna dönüşme ihtimali; Türkiye’nin bölgedeki varlığını askeri ve ekonomik açıdan tahkim etmesine neden olabilir ki Türkiye’nin Somali ordusuna desteğini artırması, Mogadişu’da yeni projeler üstlenmesi söz konusu olabilir.

Sonuç olarak, İsrail’in Somaliland’ı tanıması çok boyutlu jeostratejik yansımaları olan bir hamledir. Bu adım, Kızıldeniz güvenliğinden Orta Doğu diplomatik dengelerine, Afrika Birliği prensiplerinden büyük güçlerin rekabetine kadar pek çok alana etki etmektedir. İsrail-Somaliland yakınlaşması, eğer sürdürülebilir ise yeni işbirlikleri ve denklemler üretebilir; ancak şu aşamada baskın görünen tablo, uluslararası sistemde statükoyu savunan geniş bir cephenin bu tanımayı tanımama yönündeki kararlılığıdır.

Türkiye için ise bu gelişme, bir yandan ilkesel dış politikası gereği desteklediği bir davada (Somali’nin birliği) barış yönlü bölgesel lider rolü üstlenme fırsatı anlamına gelmektedir. Türkiye’nin proaktif ve çok taraflı diplomasi yürüterek Somaliland ile Mogadişu arasında arabuluculuk çabaları gündeme gelirse, bu rol için aday olması ve bölgeye daha da fazla nüfuz etmesi gibi stratejik bir alan yaratacaktır. Bu suretle Türkiye, hem Afrika’da yapıcı güç imajını pekiştirecek hem de İsrail ve BAE gibi rakiplerinin nüfuzunu dengeleme imkânı bulacaktır. Son tahlilde, İsrail’in Somaliland hamlesi bölgeye yönelik dış aktör stratejilerini yeniden hesaplamaya zorlayan bir katalizör işlevi görmüştür. Somaliland satrancı, sadece Somali’nin geleceğini değil, Kızıldeniz’den Doğu Akdeniz’e uzanan geniş bir coğrafyanın jeopolitik geleceğini etkileme potansiyeline sahip kritik bir gelişme olarak karşımızda durmaktadır.

Kaynakça

  • African Union. (2025, December 27). African regional bodies reject Somaliland’s recognition as independent nation by Israel. PBS NewsHour.
  • Ahram Online. (2025, December 28). Arab League Council condemns Israel’s recognition of Somaliland. Ahram Online.
  • Al Jazeera. (2025, December 26). Israel becomes first country to recognise Somaliland. Al Jazeera.
  • Al Jazeera. (2025, December 27). Israel’s recognition of Somaliland slammed across world capitals. Al Jazeera.
  • Al Jazeera. (2025, December 28). Somalia condemns Israel’s recognition of Somaliland as “naked invasion”. Al Jazeera.
  • Guardian Staff Reporter. (2025, December 26). Israel becomes first country to recognise Somaliland as sovereign state. The Guardian.
  • Reuters. (2025, December 26). Israel becomes first country to formally recognise Somaliland as independent state. Reuters.
  • The Peninsula. (2025, December 27). 21 Arab, Islamic and African states affirm in joint statement their categorical rejection of Israel’s recognition of Somaliland. The Peninsula Qatar.
  • The Times of Israel. (2025, December 26). Israel becomes first country to recognize breakaway Somaliland as independent state. The Times of Israel.

YN: İsrail ve Somaliland resmi açıklamaları, bölgesel örgütlerin bildirileri ile düşünce kuruluşlarının analizlerinden derlenmiştir. Bu rapordaki bilgiler güncel diplomatik kaynaklar, uluslararası basın ve akademik değerlendirmeler AI yardımıyla düzenlenmiştir.

Prof. Dr. Murat KOÇ

YAZAR HAKKINDA