Logo
Çağ Üniversitesi
13.01.2020

ABD, BÜYÜK AVRASYA PLANINA DOĞRU HAMLE YAPIYOR (İSMAİL CİNGÖZ)

ABD, BÜYÜK AVRASYA PLANINA DOĞRU HAMLE YAPIYOR*

İsmail CİNGÖZ

Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin 03 Ocak 2020 günü gece saatlerinde Bağdat Havalimanı'nda İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani ve Irak Şii milis gruplarından Haşdi Şabi’nin ikinci komutanı Ebu Mehdi el Mühendis’e güdümlü füzelerle suikast düzenleyerek öldürmesi Ortadoğu’da dinamikleri yerinden oynattı. Çünkü saldırıda her iki komutanla birlikte Haşdi Şabi ve İranlı askeri yetkililerden toplam 10 kişi öldü ve bu gelişme her iki tarafın da savaş durumuna girmesine sebep oldu.

İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nin “Kirli ellerini komutan Süleymani'nin temiz kanına bulaştırdılar. Bu suçlular, uygun bir zaman ve mekânda komutan Süleymani'nin kanının sert intikamıyla karşılaşacak"[1] şeklindeki yazılı bir açılamasının ardından İran'ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Mecit Takht Ravançi’nin de “Bu, ABD tarafından yapılan bir saldırganlıktır, silahlı kuvvetlerimizin kıymetli bir generaline ne olduğuna kayıtsız kalamayız. Nerede, ne zaman, nasıl, bilmiyorum ama intikamımız çok sert olacak. Kesinlikle bir misilleme yapılacak.” İfadeleri [2] gözlerin İran’a çevrilmesine sebep olmuştur.

İran’ın nasıl bir misillemede bulunacağı ve süreci nereye sürükleyeceği tedirginliklere sebep olurken “Üçüncü Dünya Savaşı’na sebep olabilir mi?” sorusundan hareketle komplo teorilerinin yaşandığı tartışma programları ve değerlendirmelerin kaleme alındığı görülmektedir. Fakat unutulmamalıdır ki ABD-İran sürtüşmeleri ve uygulanan ambargo süreçleri ile on yıllara varan bir geri plan içermektedir. O nedenledir ki süreç incelenmeden konunun anlaşılması zor olacaktır.

İran’ın nükleer teknolojileri geliştirme çalışmalarının kontrol altına alınması hedeflenerek ve karşılığında 1979 İran İslam Devrimi’nden itibaren uygulanmakta olan ve 2006 yılında ilaveler yapılarak uygulanmakta olan yaptırımların kaldırılması amacıyla ABD Başkanı Barack Obama döneminde; ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya (P5) ve Almanya’nın (+1) 14 Temmuz 2015 tarihinde İran ile “Ortak Kapsamlı Eylem Planı” anlaşması imzalanmıştır.

Bahse konu anlaşmanın ardından yaptırımlardan kurtulan İran ekonomisi IMF verilerine göre 2016'da %12,5 büyüme ivmesi yakalamıştı. Çünkü 2015’te imzalanan anlaşmadan önce günlük 1,1 milyon varil petrol ihraç eden İran, anlaşma sonrası 2,5 milyon varil petrol ihraç eder hale gelmişti [3]. (Trump’ın 2018 yaptırım programı ile 250.000 varile kadar düşürülmüştür [4])

8 Kasım 2016 tarihinde yapılan ABD Başkanlık seçimlerini Donald Trump kazanmıştır. 20 Ocak 2017’de Obama’dan görevi devralan Trump, seçim kampanyası çalışmaları esnasında Barack Obama döneminde İran’la imzalanan nükleer anlaşmasından çekileceğini vaad etmiş ve göreve başlamasının ardından da "İran'la yapılan felaket anlaşmadan çekileceğim" açıklamasında bulunmuştu. 8 Mayıs 2018’de ABD’nin İran Nükleer Anlaşması’ndan çekildiklerini ve İran’a karşı yaptırım programlarının yürürlüğe sokulacağını açıklayan Trump, İran’a karşı yaptırım programlarını uygulamaya başlamıştı.

ABD’nin, İran'a karşı aldığı iki aşamalı yeni ambargo kararını 6 Ağustos 2018 itibariyle uygulamaya koyarken Trump'tan, 3 Şubat 2019'da "İran'ı gözetlemek için Irak'ta askeri varlık gösteriyoruz" açıklaması gelmiştir. Ardından Temmuz ve Ağustos 2019 ayları içerisinde İran'a yakın Haşdi Şabi üslerine Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) ile saldırılar düzenlendiği görülmüştür. Haşdi Şabi, yapılan saldırılardan ABD'yi sorumlu tutarken işin arkasında İsrail'in de olduğunu iddia etmiştir [5].

ABD-İran arasında zaman zaman karşılıklı sert açıklamalarla devam eden sürece son zamanlarda Irak’ın da dahil olmaya başladığı görülmüştü. Zira 1 Ekim 2019’dan itibaren Bağdat başta olmak üzere Irak’ın orta ve güney vilayetlerinde yaşanan hükümet karşıtı gösterilerde İran karşıtı göstericiler tarafından İran’ın Necef ve Kerbela konsoloslukları 3 kez ateşe verilmişti. Bu arada göstericilerin baskısı karşısında Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi 26 Aralık 2019 günü istifa etmişti. Yeni Başbakan atanana kadar Abdulmehdi göreve devam ediyor olsa da yeni hükümeti kurması için Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih'in siyaseten İran’a yakın olan “Bina Koalisyonu” adayı Esed İdani'yi görevlendirmemesi Irak’taki tansiyonun yükselmesine sebep olmuştu.

Irak’ta bu olaylar yaşanırken 27 Aralık 2019 günü ABD’nin Kerkük’te bulunan K1 Askeri Üssü’ne roketli saldırı düzenlenmiş ve bir sivil ABD’li sözleşmeli personel ile birçok Amerikalı ve Iraklı asker yaralanmıştı. Saldırıdan İran'a yakın Şii milis güçlerini sorumlu tutan ABD 29 Aralık 2019’da misilleme olarak Irak ve Suriye'deki Hizbullah Tugayı'nın 5 üssünü hedef alarak karşı saldırı düzenlemiş, saldırılarda 25 kişi hayatını kaybetmiş, 51 kişi de yaralanmıştır. 2 gün sonra 31 Aralık 2019 günü ABD yönetiminin Hizbullah Tugayları'na düzenlediği saldırıyı protesto eden Şii milis güçleri ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği’ni basarak büyük zararlar verdiler. Halen görevinin başında olan Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi'nin çağrısı üzerine şartlı olarak eylemleri sonlandıran Hizbullah Tugayı taraftarlarının elçilik duvarına yazdıkları "Komutanımız Süleymani" yazısı dikkatleri çekmiştir [6].

Süreç genel hatlarıyla böyle yürürken Bağdat Büyükelçiliği’nin basılmasına ABD’nin cevabı Süleymani ile El Mühendis ve beraberindekilerin konvoyuna güdümlü füzelerle saldırıyla olmuştur. Gerekçe "terörist, Süleymani, Irak'ta ABD güçlerine karşı yeni saldırı planlıyordu" [7] olarak gösterilmiştir.

Başta Suriye ve Irak olmak üzere İran'ın Orta Doğu politikalarının mimarı ve beyni olarak gösterilen Süleymani'nin ABD tarafından öldürülmesi üzerine bölgede tansiyonun yükselmesi uluslararası kamuoyunun endişelenmesine sebep olmuştur. Muhtemel bir sıcak çatışma yaşanmaması için BM, Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa ülkelerinden gerilimin düşürülmesi çağrılarının ardarda geldiği görülmektedir. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın bölgede gerilimi düşürmek için ABD'li ve İranlı yetkililerle görüştüğü ve "ABD'nin askeri operasyonu İran tarafının bir dizi tehlikeli provokasyonu neticesinde oldu. Ancak bu eylem gerilimleri azaltmadı. Bunun bölge için sonuçlarının öngörülebilmesi zor" ifadelerini kullandığı uluslararası basın kuruluşlarında yer almıştır. BM Genel Sekreteri Antonia Guterres de "Dünyanın Körfez'de yeni bir savaşı daha kaldıramayacağı" uyarısını yaptığı görülmüştür.

Türkiye’den de Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, taraflara sağduyu çağrısında bulunurken, Dışişleri Bakanlığı yazılı bir açıklama ile "Bölgede tırmanan ABD-İran gerginliğinden derin endişe" duyulduğunun belirtildiği görülmektedir. Çünkü Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney dahil tüm yetkililerden "kırmızı çizginin aşıldığından" ve "intikamdan" bahseden açıklamalar ardarda gelirken, bir de saldırı sorumlularından "doğru zamanda, doğru yerde" en ağır şekilde intikam alınacağının açıklanması haklı olarak bölge ülkelerinde endişelere neden olmaktadır.

Şii-İslam inancının en önemli temsilcisi ve doğal lideri durumunda bulunan İran’ın Pers kültürüyle harmanlanmış köklü devlet geleneği ile sonuna kadar direneceği unutulmamalıdır. Eğer aklı selim galip gelmezse; olası bir İran-ABD sıcak çatışması durumunda mücadele sahası yalnızca İran topraklarıyla sınırlı kalmayacağı muhakkaktır. Zira sıcak bir çatışma/savaş durumunda ABD’nin yanında yer alacağı varsayılan Sünni-İslam orijinli Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır başta olmak üzere İslam dünyasının önü alınamaz bir mezhep savaşına sahne olması [8] kaçınılmaz olacaktır. Gelişmelerden endişe duyan Irak Meclisi 05 Ocak 2020 günü ABD askerlerinin topraklarından çıkartılması için (uygulanırlığı şüpheli olsa da) Hükümete yetki veren bir karar almıştır. Ama bu kararın hemen ardından ABD Başkanı Trump, Irak’tan çıkılmayacağını açıklamış ve İran ambargolarından daha ağır yaptırımlar uygulamakla tehdit etmiştir.

Sonuç olarak; İran’ın en önemli askeri komutanı, en önemli istihbarat yetkilisi ve en önemli siyasi isimlerinden biri olan Süleymani’nin ABD tarafından gerçekleştirilen bir suikast ile öldürülmesinin, 1914’te Avusturya Arşidükü Ferdinand suikastının ardından başlayan Birinci Dünya Savaşı örneğindeki gibi Üçüncü Dünya Savaşını tetiklemesine sebep olabilirliği uzak bir komplo teorisidir. Fakat İran Ruhani liderinin vereceği bir cihat fetvası, başta İslam ülkeleri olmak üzere bütün dünyayı etkileyecek bir mezhep orijinli kaosu başlatabilirliği mümkündür. Dolayısı ile İran’ın nasıl bir cevap vereceği/misilleme yapacağı ile ardından ABD’nin olayları nasıl devam ettireceği, süreci belirleyecektir. Eğer süreç müzakere evresine geçecek olursa kadim Pers geçmişi ile İran’ın müzakere yeteneğinin çok kuvvetli olduğu ABD yönetimi tarafından bilinmektedir.

Süleymani'nin ABD tarafından öldürülmesi üzerinden yaşanan krizden en fazla etkilenecek bölge ülkesinin Türkiye olacağı muhakkaktır. Çünkü son yıllarda Suriye’de yaşanan olaylar, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de yaşanan münhasır alan mücadeleleri ile Libya’ya asker göndermenin arifesinde olan Türkiye’nin olası bir İran-ABD mücadelesinde/sıcak çatışması durumunda tarafını çok iyi belirlemesi gerekmektedir. Böyle bir duruma alternatifli ama reel politikalar üzerinden Türkiye karar alıcı mekanizmaları hazırlıklı olmalıdır. Çünkü ABD’nin İran’dan sonraki hedefi Türkiye olacaktır. Zira gelişmelerden, ABD karar alıcı mekanizmalarının yakın/orta gelecekte muhtemel bir Çin savaşına hazırlandıkları okunmaktadır.

1800’lerin ikinci çeyreğinde tarihe Afyon Savaşları olarak geçen İngiltere-Çin mücadelelerinde İngiltere denizlerde başarılı olmasına rağmen uçsuz bucaksız karasal derinliği olan Çin karşısında, kara savaşlarında tam manasıyla başarılı olmadığı bilinmektedir. 1840-1949 yılları arasında (Çin’in Utanç Yüzyılı) İngiltere’nin yarı sömürgesi haline gelen Çin, komünist devrimin ardından gelinen süreçte çok büyük bir aşama kaydetmiştir. Çin ile olası bir mücadelede karasal ayağı olmadan bir savaşı kazanamayacağını çok iyi bilen ABD, 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde dünyanın güç dengelerinin Güney Pasifik ve Çin Denizi sahasına kayacağını hesap ederek uzun bir süredir muhtemel bir Çin savaşına hazırlandığı anlaşılmaktadır. Çünkü Afganistan’a yerleşmesi, Irak’ı işgali sonrası şimdi de Basra Körfezi’nden Afganistan’a uzanacak karasal bir bağlantıyı kurmanın peşinde olduğu gelişmelerden okunmalıdır.

Zira uzun soluklu olacağı varsayılan (ve anlaşılan) olası ABD-Çin savaşına hazırlanan ABD yönetimi, lojistik ikmal yollarını şimdiden açmak istemektedir. Çünkü demir ipek yolu ile Avrupa’ya bağlanma aşamasına gelen ve ayrıca dünya enerji nakil hatlarının önemli bağlantı noktası olan Ortadoğu bölgesinde söz sahibi olmak isteyen Çin’i engelleyebilmenin yolu Batı ile karasal bağlantısının kesilmesi ile mümkün olacaktır. Bir diğer önemli husus daha var ki o da Türkiye’yi ilgilendirmektedir: Türkiye’nin Asya’daki Türk Dünyası ile karasal bağlantı yolları da aynı proje ile kesilmiş olacaktır. Böylece tecrit edilmiş bir Türkiye ile mücadelenin daha kolay olacağı ABD yönetimi tarafından mutlaka hesap ediliyordur.

Bu varsayımlardan hareketle Türkiye, İran’dan sonra sıranın kendisine geleceğini bilerek önümüzdeki süreçte safını iyi belirlemeli ve Rusya ile birlikte yürüteceği Suriye müzakerelerini kendi lehine olarak sonlandırmalı, Doğu Akdeniz ve Libya’da mutlaka başarılı olmayı sağlayacak ittifakları ivedilikle tesis etmelidir. Olası başarısızlık durumunda Türkiye’nin Sevr’den daha kötü bir sonuç ile karşılaşmasına sebep olacağı, karar alıcı mekanizmalar, iktidar ve muhalefet tarafından iyi hesap edilerek birlik ve beraberlik içerisinde hareket edilmelidir.

                               

İsmail CİNGÖZ; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi.

 

[1] Yeni Şafak; “İran'dan Amerika'ya Tehdit: Uygun Yer ve Zamanda Sert Bir İntikam Alınacak”, 03.01.2020.

[2] Yeniçağ; “İran: Bu Saldırı Savaş İlanıdır!”, 04.01.2020.

[3] BBC; “Trump'ın İran Kararı: 7 Soruda Nükleer Anlaşma Nedir?”, 08.05.2018.

[4] Fuat BOL; “Ortadoğu Barut Fıçısı!”, Hürriyet, 06.01.2020.

[5] İdris OKUDUCİ; “Irak Toprakları Üzerinde ABD ve İran'ın Son Bir Yıldır Artan Çekişmesi”, A.A., 04.01.2020.

[6] Sabah; “Süreç Bu Hale Nasıl Geldi? İran ve ABD'nin Artan Çekişmesi”, 04.01.2020.

[7] Burhanettin DURAN; “Süleymani Suikastı ve İran’ın Muhtemel Cevabı”, Sabah, 04.01.2020.

[8] İsmail CİNGÖZ; “Perslerden Günümüze İran”, Siyasetİst, S. 2, ss.40-46, İstanbul, 2018.

 


* 08 Ocak 2020 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi’nde yayınlanmıştır.