Logo
Çağ Üniversitesi
16.10.2019

Bölgesel Denklem ve Barış Pınarı

Zafer AY tarafından

Bölgesel Denklem ve Barış Pınarı

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump arasında 7 Ekim tarihinde gerçekleşen telefon görüşmesi sonrasında Beyaz Saray’dan “Türkiye, yakın zamanda Suriye'nin kuzeyine uzun süredir planladığı operasyon için harekete geçecek. ABD Silahlı Kuvvetleri, bu operasyonu desteklemeyecek ya da bu operasyona dâhil olmayacak.”  şeklinde bir açıklamanın gelmesi ile birlikte, Türkiye’nin son 2 yılda en önemli jeostratejik meselesi olan Güvenli Bölge kapsamında planlanan Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon ‘ Barış Pınarı ‘ ismiyle 9 Ekim tarihinde resmi olarak başladı.

Operasyonun başlangıcından kısa bir süre sonra, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, birçok Arap ülkesinin de bu operasyona karşı çıktığı ve gerek Birleşmiş Milletler nezdinde gerekse sosyal ve milli platformlarda Türkiye’ye ve Barış Pınarı Operasyonuna karşı bir karalama, kınama ve gözdağı verme kampanyalarının da yürütülme çabası içerisine girildiğini görüldü. Bölgesel aktörler bazında değerlendirdiğimizde ise özellikle İran’ın bu operasyona kesinlikle karşı olduğunu açıklaması bir taraftan bölgesel aktörlerin kaygılarını hissettirirken, NATO Genel Sekreteri  Stoltenberg’ in ve özellikle Rusya’nın Barış Pınarı operasyonunu destekler nitelikte açıklamalar yapması, halihazırda bölgedeki çıkar diplomasisinin devam ettiğini bir kez daha bizlere göstermiş oldu. Peki bölgesel ve bölgesel olmayan diğer aktörlerin çıkarları ve kaygıları neler olabilir?

 

Türkiye ve Barış Pınarı Harekatı

Söz konusu Barış Pınarı harekatı ile Türkiye’nin amaçladığı temel 3 önemli unsur karşımıza çıkmakta. İlk olarak bu harekat ile birlikte yaklaşık 30 km ( 20 mil ) derinliğinde bir bölgenin (Güvenli Bölge) oluşturulması hedeflenmekte. İkinci bir unsur da oluşturulacak bu bölgenin kontrolünün tamamıyla Türkiye ve Türkiye’ye müzahir güçler tarafından sağlanmasıdır. Üçüncü unsura geldiğimizde ise, PKK/PYD-YPG terör örgütü unsurlarından arındırılan bu bölgeye, Türkiye’nin içerisinde bulunan yaklaşık 3.6 milyon mültecinin belli bir oranının yerleşimini ve hayatlarını burada devam ettirmeleri için gerekli siyasal ve sosyal şartları sağlamaktır. Bölgenin jeopolitiğini incelediğimizde ise, bölgede Suriye’nin güneyine kıyasla daha az enerji ve su kaynaklarının bulunduğu görülmektedir ancak Türkiye’nin sınır güvenliği, mühimmat sevkiyatı, ticaret rotası ve savaş gücü olarak M4 yol hattı (Terör örgütünün tüm lojistik ihtiyaçları için kullandığı Suriye'nin kuzeyindeki karayolu), Türkiye için bölgenin jeopolitik önemini arttıran bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda Barış Pınarı harekatı ile Suriye’nin Kuzey’inde kurulması planlanan defacto kürdistan devletinin ve oluşturulmak istenen terör kantonunun Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında olduğu gibi önüne geçmek bölgedeki tehdit unsuru terör yapılanmalarının büyümesini engellemek amaçlanmaktadır.

 

Türkiye 2016 darbe girişiminin ardından belirlemiş olduğu yeni güvenlik doktrinine göre, terörle mücadelede sert gücü daha aktif kullanmayı ve sorunu kaynağında çözecek stratejiler izlemeyi ilke edindi. Daha önce Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirilen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları, Irak’ın kuzeyinde icra edilen Kararlılık harekatı ve Pençe 1,2,3 serisi ile birlikte son olarak icra edilen Barış Pınarı harekatı bu yeni güvenlik doktrinine dayalı olarak gerçekleşen ve gerçekleşmeye devam eden stratejik güvenlik hamleleridir.

Rusya ve Barış Pınarı Harekatı

Bölgesel bir güç olarak Suriye rejiminin da meşru daveti ile bölgedeki otoritesini Suriye topraklarında gerek askeri gerek siyasi varlığı ile güçlendiren, aynı zamanda Astana barış süreci adı altında Suriye’deki iç karışıklığa ve bölgedeki istikrarsızlığa Türkiye ve İran ortaklığında siyasi, barışçıl ve kalıcı çözümler üretmek için çalışmalar yapan Rusya, Türkiye’nin Barış Pınarı operasyonu ile ilgili tavrının gerek Ankara ile yapılan görüşmelerde gerekse Birleşmiş Milletler toplantısında Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyonu kınama teklifine onay vermeyerek,  olumsuz olmadığını göstermiş bulunmaktadır.

Bölgesel çıkarlarını göz önünde bulundurursak, Suriye topraklarında Türkiye’nin böyle bir operasyon yapması Rusya’yı nasıl rahatsız etmiyor olabilir?

Bu soruya cevap olarak, gerek Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında Türkiye’nin göstermiş olduğu başarılar sayesinde, gerekse İdlib mutabakatı üzerinde yapılan anlaşmalarda iki ülkenin sürekli gelişen yapıcı ilişkileri, bunların yanında Suriye’de kalıcı barışı ve istikrarı sağlamak adına yürütülen Astana sürecinin olumlu ilerlemeler kaydetmesi ve ABD gibi bir küresel rakip karşısında Türkiye’nin özellikle Suriye meselelerinde dik duruş sergileyerek, ABD’nin bölgedeki etkin faaliyet alanının daralmasına sebep olduğunu göz önünde bulundurursak, Barış Pınarı harekatının Rusya’nın çıkarlarını zedelemek yerine aksine bu harekat sayesinde belirli kazanımlara da sahip olabileceği ihtimalleri, Rusya’nın bu harekata olumsuz tepki vermemesi için geçerli ve güçlü sebepler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Öte yandan bir diğer önemli nokta da, bölgedeki küresel güçlerin yapmış olduğu askeri yatırımları göz önünde bulundurursak, ülkenin kuzeyinde kurulmaya çalışılan bir terör kantonu/ defacto kürdistan devleti Suriye’deki toprak bütünlüğüne zarar verip ülkenin zengin su ve yeraltı kaynaklarını içerisinde bulunduran bir bölgede faaliyet gösterecektir. Söz konusu bu oluşum ile Rusya ve Esad işbirliğindeki askerlerin mücadele etmesi gerektiğini düşünecek olursak, Türkiye’nin Barış Pınarı harekatı ile tek başına bu mücadeleyi yüklenmesi elbette Rusya gibi bir devletin ekonomik açıdan çıkarlarını korumakta yardımcı olabilecek bir harekettir. Tüm bu söylenenleri düşündüğümüzde Rusya ve Türkiye’nin bu harekat sonrası aralarında bir takım diplomatik gerginlikler yaşamasını beklemek yalnız düşük bir ihtimal kapsamında karşımıza çıkabilir.

İran ve Barış Pınarı Harekatı

Astana sürecinin ortaklarından bir diğeri ve aynı zamanda Türkiye’nin doğu sınırı komşusu olan İran diğer birçok Avrupa ve Arap ülkeleri gibi söz konusu Barış Pınarı harekatına olumsuz yönde tepkiler gösterdi. İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif ve Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani gibi üst düzey yetkililerin gerek telefon görüşmelerinde gerekse düzenlenen toplantılarda Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yapacağı bir askeri müdahalenin doğru olmayacağını ve Suriye’de siyasi çözüme yalnızca Adana Mutabakatı ışığında ulaşılacağını belirtirken, kayda değer bir noktanın ise yine bu yetkililer tarafından Türkiye’nin Fırat’ın doğusu yerine İdlib’e yoğunlaşması gerektiğini söylemeleridir. Bu açıklamalar sonrasında Barış Pınarı harekatı’nın başlamasıyla birlikte aynı gün, İran silahlı kuvvetleri Türkiye sınırına yakın bir nokta olan Urumiye’de ‘Bir hedef bir kurşun’ sloganı ile bir askeri tatbikat icra etti. Bu durumun Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda başlattığı operasyona ilişkin, İran’ın askeri açıdan teyakkuzda olduğunu gösteren bir tavır olarak sergilendiğini söylemek mümkün.

Suriye üzerinde Türkiye ve Rusya ile birlikte diplomatik çözüm yolları arayan İran, Türkiye’nin teröristlere karşı gerçekleştirdiği bu harekattan neden rahatsız?

Suriye’deki kırılgan ve belirsiz siyasi ve sosyal yapının yeniden inşasında görev almak isteyen İran’ın öncelikle Suriye üzerindeki çıkarlarını göz önünde bulundurursak, özellikle Suriye topraklarını, temelde Lübnan’da özellikle İsrail’e karşı savaşan ve aynı zamanda Lübnan içerisindeki Şii’lik bayrağını yüklenmiş olan Hizbullah’ı desteklemede bir köprü ve İsrail’e karşı adeta askeri bir üs olarak kullanan İran’ın, Suriye’deki denklemin bu harekat bağlamında Türkiye lehine değişme ihtimalinden kaygı duyduğunu söyleyebiliriz. Hali hazırda Suriye’nin kuzeyinde Afrin, El Bab ve Cerablus üçgenini kontrol altında tutan ve aynı zamanda İdlib’de etkili bir role sahip olan Türkiye’nin, Barış Pınarı harekatı ile Fırat’ın doğusunda 30 km’lik bir derinliğe kadar hakimiyet kurması ve bu bağlamda Türkiye’nin Suriye denklemindeki rolünün diplomatik ve askeri anlamda pekişeceği durum şüphesiz ki İran’ın bölgedeki çıkarlarına ters düşmektedir.

ABD’nin Bölgeden Çekilmesi

Söz konusu operasyonun temel amacı olan Güvenli Bölge oluşturma fikri ABD ile Türk diplomasisini bir hayli oyalayan ve üzerinde anlaşılması zor bir konu olarak karşımıza çıkmıştı. 7 Ekim’e kadar ABD’nin bölgeyi Türkiye’ye bırakma gibi bir düşüncesinin olmadığını PKK/PYD-YPG’ ye yapılan silah mühimmat yardımlarından ve Türkiye’ye karşı uygulanan diplomasiden anlayabiliyoruz.  

ABD’nin bölgeden ani çekilmesini ve SDG’ ye Türkiye karşısında destek vermeyeceğini nasıl yorumlayabiliriz?

Bu soru üzerine elbette çok farklı senaryolarla karşı karşıya kalacağımız su götürmez bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır. Ancak realist ve merkantalist bakış açısı ile değerlendirecek olursak şu gibi ihtimaller üzerinde yoğunlaşabiliriz;

İlk olarak bilinen bir gerçektir ki Türkiye-ABD stratejik ortaklığı ABD’nin özellikle Rusya’ ya karşı kurmuş ve geliştirmiş olduğu bir proje olarak biliniyordu. Geçtiğimiz yıllarda ve günümüzde de yaşanan bölgesel krizler nedeniyle iki ülkenin stratejik ortaklık projesinin sonlanacağı düşüncesi oldukça popüler bir hal aldı. Özellikle Suriye’nin kuzeyinde ve daha özelde Fırat’ın doğusunda belirli bir anlaşmaya varamayan Türkiye ile ABD’nin ortaklık ilişkilerinin zaman zaman kırılma noktasına kadar geldiğini görebiliriz. Özellikle Fırat’ın doğusunda PKK/PYD-YPG unsurlarına verilen destek ve Türkiye’nin stratejik ortaklık gereği beklentilerini ABD’nin yerine getirmemiş olması iki ülke arasındaki krizlerin zamanla tırmanmasına yol açtı. Peki ABD bunca yardım ve savunuculuktan sonra nasıl oldu da ani bir kararla Türkiye’nin Barış Pınarı harekatı için birliklerini geri çekti?

Bilindiği üzere Donald Trump başkan seçilmesiyle birlikte ABD ekonomisinde birçok revizyon yaptı ve ana hedefinin ülkedeki ekonomik durumu iyileştirmek olduğunu açıklamıştı. Günümüze geldiğimizde ise ABD’nin dış politikada özellikle ekonomik çıkarlara göre bir yol izlendiğini görebiliriz. Öncelikle Trump’ın Barış Pınarı harekatına hiçbir şekilde karşılık vermeyeceği ya da katkıda bulunmayacağı açıklamasının ardından, Pentagon söz konusu harekatın durdurulması gerektiğini savundu. İç siyasette uyuşmazlık içerisinde olan Trump ise attığı bir tweet ile Türkiye’nin özellikle F-35 savaş uçağının orta gövde üretimindeki payına vurgu yaparak bir terör örgütünü desteklemek için Türkiye’yi karşısına almayacağını belirtmiş oldu. Trump tarafından gelen bu açıklama, Trump’ın dış politikadaki merkantalist ve realist adımlar attığının bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

DEĞERLENDİRME

Barış Pınarı harekatını bölgesel denklemi göz önünde bulundurursak elbette ki Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Kararlılık harekatı ve Pençe 1,2,3 operasyonlarından ayrı bir şekilde değerlendirmek elbette eksik ve yanlış olacaktır. Türkiye özellikle 2016 darbe girişiminden sonraki değişen güvenlik ve terörle mücadele kapsamını genişleterek özellikle komşularından gelen veya gelecek olan terör tehdidine karşı sert güç kullanarak önlemler alma ve önünü kesme uğraşı vermektedir. Elbette içinde bulunduğumuz bu denklemin diğer güçlü bölgesel ve küresel aktörlerinin bölgedeki etkisinin de göz önünde bulundurulması Ortadoğu’da barış ve istikrar kurma ya da kurmama çabalarına farklı perspektiflerden bakma olanağını bizlere sunmaktadır. Birden fazla büyük aktörlü Ortadoğu sahnesinin içerisinde geçen çıkar mücadeleleri bölgedeki barış ve istikrarı engellemedeki şüphesiz en büyük etkenlerden birisidir. Yakın çevreden başlayarak büyük Arap ülkelerinin, İran’ın bölgesel bir güç olan Rusya’nın ve küresel bir güç olan ABD’nin söz konusu bölge üzerindeki paylaşma, daha fazla pay alma, çıkar alanlarını genişletme gibi politikaların izlenmesiyle aslında bölgede barış ve istikrarın sağlanmamasının söz konusu bu ülkelerin daha başka bir çıkar kapılarını araladığını ve bu istikrarsız durumu lehlerinde kullanabildiklerini söylemek mümkündür.

Türkiye ise bölgede liberal bir dış politikanın taşıyıcısı olarak belki bu aktörler içerisindeki en farklı isteklere sahip olan tek ülkedir diyebiliriz. Daha önce de söylediğimiz gibi bölgedeki ana hedeflerinin sınırında oluşacak terör kantonunu engellemek ve içerisinde barındırdığı resmi 3.6 milyon civarındaki mülteciyi ait olduğu topraklarda yeni bir yaşam alanı içerisinde Suriye devletine yeniden entegre edebilmektir. Ancak yazının genelinde incelediğimiz bölgedeki söz sahibi aktörlerin dışında elbette ki birçok Avrupa ve Arap ülkelerinin de çıkar peşinde koştuğu bu coğrafyada barışı ve devlet otoritesini yeniden sağlamak oldukça güç görünmektedir. Türkiye’nin bir sonraki adımlarında ise bölgede yalnızlaştırma politikalarına karşı akıllı, rasyonel ve güçlü adımlar atması elzemdir. Özellikle bölge halkı ile iyi ilişkiler kurup geliştirmeye çalışan Türkiye bu durumu söz konusu Barış Pınarı harekatında Sivil Asker İşbirliği ile hayata geçirerek burada özellikle terörden mağdur olmuş halkı günümüzün ötesinde kurulacak olası bir istikrarlı Suriye hükümetinde kendi lehine kullanabileceği bir kamuoyu haline de getirmenin olası düşüncelerini göz önünde tutarak bölge politikasını şekillendirmeli ve bu doğrultuda hareket etmelidir diyebiliriz.

 

KAYNAKÇA

Güler, M., Ç. (2019) Barış Pınarı Harekatı ve Rusya’nın Tavrı, https://www.aa.com.tr/tr/analiz/baris-pinari-harekati-ve-rusya-nin-tavri/1610174

Korybko, A. (2019) Is “Operation Peace Spring” a Trap Sprung by Trump on Turkey?, https://www.globalresearch.ca/operation-peace-spring-trap-sprung-trump-turkey/5691672

Hürriyet (2019) Uzmanlar Barış Pınarı Harekatını Yorumladı, http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-uzmanlar-baris-pinari-harekatini-yorumladi-41347367

Snell, J. (2019) What Turkey’s ‘Operation Peace Spring’ Means for Syria – and the US, https://capx.co/what-turkeys-operation-peace-spring-means-for-syria-and-america/

Stocker, J. & Kelly, F. (2019) Turkey Launches Start of ‘Operation Peace Spring’ Targeting SDF in Syria, https://thedefensepost.com/2019/10/09/turkey-operation-peace-spring-syria-sdf/

Kocalar, K. (2019) Turkey's Military Operation in Northeast Syria, https://www.aljazeera.com/indepth/inpictures/pictures-turkey-military-operation-northeast-syria-191009172058865.html

Mengüç, D. (2019) Türkiye’nin Suriye Operasyonu Ne Anlama Geliyor? https://www.independentturkish.com/node/78076/haber/t%C3%BCrkiyenin-suriye-operasyonu-ne-anlama-geliyor

Yılmaz, A. (2019) İran’ın Barış Pınarı Harekatı Kaygısı, https://www.independentturkish.com/node/79691/t%C3%BCrkiyeden-sesler/iran%E2%80%99%C4%B1n-bar%C4%B1%C5%9F-p%C4%B1nar%C4%B1-harekat%C4%B1-kayg%C4%B1s%C4%B1

 

 

 

Zafer AY

YAZAR HAKKINDA

Güney Güvenlik Okulu Avrasya Masası Sorumlusu.