Logo
Çağ Üniversitesi
03.08.2020

YUNANİSTAN KENDİ TEZLERİNİ ÇÜRÜTTÜ (İsmail CİNGÖZ)

YUNANİSTAN KENDİ TEZLERİNİ ÇÜRÜTTÜ

İsmail CİNGÖZ

Türkiye, uluslararası denizcilik sistemi tarafından kullanılan ve NAVTEX adı verilen bir haberleşme ağı üzerinden 21 Temmuz 2020 tarihinde yapmış olduğu bir duyuru ile “Doğu Akdeniz sahasında sürdürmekte olduğu hidrokarbon arama ve tespit faaliyetleri çerçevesinde Meis Adası'nın güney ve doğusunda 21 Temmuz-2 Ağustos 2020 tarihleri arasında geçerli olmak üzere; Oruç Reis, Ataman ve Cengiz Han gemilerinin sismik araştırma yapacağını ilan etmiştir.

Türkiye’nin bu Navtex duyurusu yaptığı esnada Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafında bulunan Yunanistan Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros’i arayan Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’in, “bütün programların iptal ederek acil ülkeye dön” çağrısı yaptığı çeşitli uluslararası basın kuruluşlarında yer almıştır. Atina’ya dönmesinin ardından “kara, hava ve denizde gerektiğinde hâkim olmayı hedefliyoruz” açıklaması yapan Yunanistan Genelkurmay Başkanı Floros, bütün izinleri iptal ederek Yunanistan ordusunu “kırmızı alarm” seviyesine geçirmesinin ardından Yunanistan Dışişleri Bakanlığı da bir açıklama yaparak Türkiye'nin ilan ettiği Meis açıklarındaki araştırma sahasının kısmen kendi kıta sahasına girdiğini, bu durumun egemenlik haklarını ihlal ettiğini duyurmuştur.

Türkiye’nin kararlılığı üzerine, Yunanistan’ın uluslararası destek arayışına giriştiği görülmektedir. Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis, telefonla ilk olarak GKRY lideri Nikos Anastasaidis’i aramıştır. Ardından Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias de GKRY Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’i aramış ve Türkiye’nin Meis Adası’nın güney ve doğu bölgesinde gerçekleştireceği sismik araştırmaları hakkında durum değerlendirmesi yapmışlardır. Gerçekleşen bu iki görüşmenin ardından yapılan açıklamalarda Yunanistan ile GKRY’nin dayanışma içerisinde oldukları duyurulmuştur[1].

Destek arayışını sürdüren Yunanistan’ın Savunma Bakanı Nikos Panagiotopoulos da ABD Savunma Bakanı Mark Esper ile bir telefon görüşmesi yapmıştır. Görüşmenin ardından ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından yazılı bir açıklama ile; Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika'da tüm tarafların uluslararası normlara uyması ve itidali sürdürmesi gerektiği konusunda mutabık kalındığı, ABD ve Yunanistan arasındaki "güçlü savunma iş birliğinin" ele alındığı ve Ekim 2019’da ABD-Yunanistan Ortak Savunma İş Birliği Anlaşmasının güncellenmesinin iki ülke arasındaki ortaklık için yeni fırsatlar doğurduğunun vurgulanmasına[2] rağmen Türkiye’nin sismik araştırmaları hakkında net bir görüş ortaya konulmadığı görülmüştür.

Yaşanan gelişmeler üzerine Türk Deniz Kuvvetleri’nin Marmaris Aksaz üssünden 18 Türk savaş gemisinin Meis istikametine hareket etmesi, Yunanistan donanmasını alarma geçirmiştir. Bu gelişmeler üzerine iki NATO ülkesi arasında askeri bir çatışma riskini değerlendiren Almanya Başbakanı Angela Merkel'in bizzat devreye girdiği ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’i arayarak arabuluculuk yaptığı[3] bazı uluslararası basın kuruluşunda yer almıştır.

Türkiye’nin Meis Adası açıklarını kapsayan deniz sahasında yapacağı sismik araştırma alanı kendi kıta sahanlığı içerisinde kalmaktadır. Çünkü Türkiye’nin kıta sahanlığı sınırları olarak daha önce BM’ye bildirmiştir ve ayrıca 2012 yılında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na (TPAO) verilen ruhsat sahaları içerisindeki bir bölgede yer almaktadır. Kaldı ki Oruç Reis Sismik araştırma gemisinin çalışacağı alanda daha önden Barbaros Hayrettin Paşa gemisi de çalışmalar yapmış, bu çalışma öncesinde de faaliyetlerin uluslararası kamuoyuna ilan edildiği düşünülürse Yunanistan’ın şimdilerde yaygara kopartması kendiyle ve uluslararası hukuk açısından çeliştiğini göstermesi açısından önemlidir. Bu ayrıntıları uluslararası kamuoyuna hatırlatan Türkiye ayrıca; yüzölçümü 10 Km2, Anadolu'ya 2 Km., Yunanistan ana karasına ise 580 Km. mesafede yer alan bir adanın 40.000 Km2 genişliğinde bir kıta sahanlığı alanı yaratmasının rasyonel ve uluslararası hukuka uygun bir tez olmadığı vurgusu yaparak, Yunanistan'ın iddia ve tezlerini reddetmektedir[4].

Uluslararası Adalet Divanı arşivleri incelendiği takdirde Yunanistan’ın iddia ve tezlerini çürütecek başka kararlarlar da olduğu görülecektir. Zira 1970’li yıllarda Libya’nın Tunus ve Malta ile bazı adalar üzerinden yaşadığı kıta sahanlığı sorunlarının çözümü görüşmeleri sonrasında “deniz yetki alanlarının belirlenmesinde adaların dikkate alınmayacağı” hükümleri[5] örneklerinde olduğu gibi birçok emsal karara rastlamak mümkündür.

Uluslararası Adalet Divanı tarafından sonuçlandırılan bu tür kararlardan başka 1958 Sayılı BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 75’inci maddesi, devletlere tek taraflı münhasır ekonomik bölge ilan etmelerine izin verdiği görülmektedir. Dolayısı ile Türkiye’nin de kıyı sahibi olduğu denizlerde ilan ettiği tek taraflı münhasır alan kararları da uluslararası alanda yasal bir zemine sahip olduğunu göstermektedir. En önemlisi de Türkiye’nin Ege ve Akdeniz sahasında ilan etmiş olduğu münhasır alanlara itiraz eden Yunanistan, 9 Haziran 2020 tarihinde İtalya ile imzalamış olduğu Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırma Anlaşmasında iki ülkenin ana kara sahillerinin baz alındığı, İyon Denizi’nde yer alan adaların kıta sahanlıklarının anlaşma hükümlerinde kriter olarak yer verilmediği görülmesidir. Böylece Yunanistan kendi imzaladığı bir anlaşma ile adaların kıta sahanlıklarını yok sayarken, Türkiye’nin tezlerini reddetmesinin hukuksuzluğunu ve dolaylı olarak Türkiye’nin tezlerini de zımnen kabul ettiğini uluslararası kamuoyunun görmüş olması çok önemlidir[6].

Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülerek ibadete açılmasını kendi çıkarları ve uluslararası politikaları için bir kalkan olarak kullanmak isteyen Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz ihtilafı nedeniyle Türkiye’ye karşı Batı’yı yanına çekebilecek bir kendince gerekçesi de olmuştur. Uluslararası hukuk açısından iddialarını destekleyici argümanlar bulamayan Yunanistan’ın, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesini adeta bir fırsat olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Zira dini hassasiyetlerden medet umarak hareket etmek suretiyle, ittifak cephesini genişletmeye çalıştığı görülmektedir. Zira 1453’te tarih sahnesinden silinmiş olan Bizans hayalini hala kurabilmektedir. Dini duygularla Hristiyan dünyasından Yunanistan’a destek mesajları veriliyor olması bir noktaya kadar tolere edilebilir ama Mısır örneğinde olduğu gibi bazı İslam ülkelerinden de Türkiye’nin eleştirilmesini tarih büyük harflerle ve kalın puntolarla kaydetmiştir.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorun sadece Ege’de kıta sahanlığından ibaret değildir. Ege’de; egemenliği belirsiz kayalıklar ile adacıklar ve adaların Lozan Antlaşması hilafına olarak silahlandırılması da bir sorun olarak Türkiye’nin karşısına çıkmaktadır. Ayrıca Kıbrıs, sorunu, Batı Trakya’da yaşayan Türk azınlığın statüsü, Fener Rum Patrikhanesi, hava sahası uçuş bölgesi (FIR hattı) gibi sorunlar başta olmak üzere Türkiye’nin Yunanistan ile neredeyse bir düzine siyasi ve hukuki uyuşmazlık konuları da hala devam etmektedir.

Sonuç olarak;

Türkiye’nin Navtex duyurusunun ardından Yunanistan ile GKRY’nin tam bir destek içerisinde olduklarını ilan etmeleri de uluslararası bir mesaj içermektedir. Zira olası bir sıcak savaş durumunda GKRY’nin askeri olarak Türkiye’ye veya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne karşı etkili bir karşı duruş sergileyemeyeceği ortadadır lakin her vesilede Kıbrıs sorununun da öne çıkartılmaya çalışıldığını anlamak zor olmasa gerek.

Yunanistan Savunma Bakanı Panagiotopoulos ile ABD Savunma Bakanı Esper arasında yapılan görüşme sonrası Pentagon’un açıklamaları tutarsızlıklar içermektedir. Meis Adası açıklarında cereyan eden kıta sahanlığı problemi üzerinden yapılan görüşme sonrası Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika endeksli açıklamalar ile Türkiye’nin bölgesel dış politikaları ile faaliyetlerine atıf yapıldığı görülmektedir. Kaldı ki ABD ve Yunanistan arasındaki "güçlü savunma iş birliğinin" ele alındığının duyurulması NATO ruhuna ve sözleşmesine ters düşmektedir.

Türkiye ile Fayez Al Sarraj Başkanlığındaki Trablus merkezli Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında 27 Kasım 2019 tarihinde imzalanan “Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” ve Türkiye’nin en son Meis Adası açıklarında sismik araştırmalar için ilan ettiği Navtex duyurusuna itiraz eden Yunanistan, yıllardır Ege başta olmak üzere Türkiye ile birçok alanda karşı karşıya gelmektedir. Lakin İtalya ile imzaladığı münhasır ekonomik anlaşma hükümleri ile kendi tezlerini çürütmüş, Türkiye’nin haklılığını uluslararası kamuoyu önünde bizzat tescil etmiştir.

Yunanistan uluslararası kamuoyu destek arayışları ile Türkiye’yi sindirmeyi ummaktadır fakat birkaç dolaylı destek dışında aradığını bulamamıştır. Ve en önemlisi Türkiye ile fiili bir askeri savaşı göze almaya cesaret edemeyecektir. Çünkü askeri ve teknolojik açıdan kazanamayacağı bir savaş olacağı matematiksel verilerle ortadadır.

Uzunca bir süredir ekonomik sıkıntılar ile mücadele etmekte olan Yunanistan, bir de Covid-19 salgını nedeniyle en önemli gelir kaynağı turizmden de olumsuz etkilenmiştir. Turizm sezonu geçmeden, kazanması imkânsız bir savaşa ait olası senaryoların uluslararası basın kuruluşlarında yer almasından da çekinen Yunanistan, ülkeye gelmesini beklediği turistlerin ürkütülmesini de istememektedir.

Son söz olarak; Yunanistan’ın adalara ait kıta sahanlığını yok sayan bir anlaşma ile eli daha da güçlenen Türkiye’nin, önümüzdeki dönemlerde Akdeniz’e sahili olan devletlerle de ayrı ayrı münhasır alan anlaşmaları yapabilme imkânı ortaya çıkmıştır. Türkiye karar alıcı mekanizmaları bu olasılıklara şimdiden hazırlıklı olmalı, aleyhine gelişebilecek anlaşmalar ve durumların olabilirliğini de asla göz ardı etmemelidir.

                        :

İsmail CİNGÖZ; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi. cingozismail01@gmail.com

 

[1] Sabah; “Yunanistan Başbakanından Genelkurmay Başkanı’na: Acil Ülkeye Dön”, 22.07.2020.

[2] Hürriyet; “ABD ve Yunanistan Savunma Bakanları Görüştü”, 22.07.2020.

[3] Sputnik News; “Bild Gazetesi: Merkel Devreye Girip Türkiye ile Yunanistan Arasında Askeri Anlaşmazlığın Önüne Geçti”, 23.07.2020.

[4] Sabah; “Yunanistan'ın İddiaları Teker Teker Çürütüldü! Ege Denizi'nde Yunanistan'ın Hayallerine Geçit Yok”, 22.07.2020.

[5] Güneş; “Türkiye’nin Libya ile Deniz Yetki Alanı Anlaşması İmzalaması Halinde Yunanistan’ın İşgal Projeleri Bozulacak, 11.11.2018.

[6] İrfan Kaya ÜLGER; “Türkiye’nin Ege Denizi'nde Tek Taraflı MEB İlanının Kapısı Aralandı”, A.A., 01.07.2020.

 

NOT: Bu makale 29.07.2020 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi’nde yayınlanmıştır.