Logo
Çağ Üniversitesi
31.05.2020

CENEVRE HAZIRLIKLARI VE SURİYE’NİN BÖLÜNME SENARYOLARI (İsmail CİNGÖZ)

CENEVRE HAZIRLIKLARI VE SURİYE’NİN BÖLÜNME SENARYOLARI*

İsmail CİNGÖZ

Suriye’de çok bilinmeyenli denklemlerle yaşanan olaylar Covit-19 salgını ile biraz durağanlaşsa da henüz sona ermemiştir. Covit-19 salgınının hafiflemesiyle dikkatlerin tekrar yoğunlaştığı Suriye’de bölgesel ve uluslararası güçler tarafından yürütülen Hibrit Savaşlarında[1], aktörlerinin puzzele parçalarını yerleştirmeye devam ettikleri görülmektedir. Zira halen kalıcı çözümün uzak görüldüğü bir süreç yaşanıyor olsa da emperyalist aktörler, kendi çıkarları doğrultusunda hazırlamış oldukları çözüm önerileriyle; dünyanın en jeostratejik konumlarından birisine sahip olan Suriye üzerinden Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek için boş durmadıkları ortadadır.

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye özel temsilcisi Geir Pedersen, salgın süreci olanak verirse, yeni Suriye Anayasası taslak çalışmaları için rejim ve Suriye'de çatışan taraflar ile muhaliflerin üçüncü tur görüşmelerini başlatabilmek adına Cenevre'ye gelmek üzere anlaştıklarını duyurmuştur. Tarafların toplantının gündem maddeleri üzerinde anlaştıklarını ifade eden Pedersen, tarafların üçüncü tur için hazırlıklı gelmeleri temennisinde bulunarak, "Zaman kaybetmeye değil, doyurucu ve detaylı müzakereler yapmaya hazırız" şeklinde bir açıklaması olmuştur[2].

İsviçre'nin Montrö kentinde 22 Ocak 2014 tarihinde ilk kez bir araya gelen taraflar, daha sonra 25-29 Kasım 2019’da Cenevre’de tekrar bir araya gelmiş olsalar da rejim ile muhalefet arasındaki görüş ayrılıklarının aşılamaması üzerine sona ermişti.

Pedersen ile eş zamanlı olarak KÜRT ULUSAL BİRLİĞİ PARTİLERİ adıyla bir yapılanma kurulduğunun açıklanması dikkat çekicidir. Zira 18 Mayıs 2020 tarihinde Suriye/Kamışlı’da; PKK/PYD/YPG terör örgütü ile yerel Arap ve Süryani siyasi yapılanmalarının da dahil olduğu bu grupların ABD ve Fransa tarafından bir araya getirilmiş olması[3] dikkat çekicidir

Zira “ABD ve Fransa’yı bu oluşumu kurmaya zorlayan ihtiyaç nedir?” Sorusu akla gelirken; BM Suriye özel temsilcisi Geir Pedersen’ın ABD ve Rusya’dan Cenevre görüşmelerine destek vermeleri çağrısı acı bir ironi olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu gelişmeler yaşanırken Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un “Suriye'de BM Güvenlik Konseyi'nin kararı doğrultusunda uluslararası toplumun desteğiyle Suriye krizine kapsayıcı bir çözüm bulunması amacıyla işbirliğinin pekiştirilmesi”[4] eksenli bir telefon görüşmesinin de yapılması Türkiye’nin süreci yakından izlediğini göstermesi açısından önemlidir. Suriye’de bir şekilde kalıcı çözüm odaklı çalışmaların gözle görülür şekilde hareketlenmesiyle birlikte kaos ortamından nemalanan bazı kesimlerin provokatif eylemlerde bulunması ve ateşkes ihlallerinin yaşanması[5] dikkatli gözlerden kaçmamaktadır.

Irak’ın işgalinden sonra kuzey bölgesinde Barzani kontrolünde oluşturulan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) örneğinde olduğu gibi Suriye’nin de kuzeyinde benzer bir saha oluşturmak isteyen ABD, Fransa ile birlikte hareket etmektedir. Suriye'nin kuzeyinde ABD desteğinde yapılanmasını tamamlayan PKK terör örgütünün Suriye kolu PYD/YPG’ye dolayısı ile PKK terör örgütüne uluslararası arenada temsil alanı açmak isteyen ABD ve Fransa; uzun bir süredir Suriye Kürt Ulusal Konseyi'ni (ENKS) paravan olarak kullanmak istediği bilinmektedir.

ABD’nin bu hedefine ısrarla yürüdüğü bölgedeki çalışmaları ile kendini göstermektedir. Zira Suriye sahasında faaliyeti olan Kürt oluşumları, grupları, partileri ve PKK/PYD/YPG’yi bir çatı altında birleştirmek için olağanüstü çabaları bulunan Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi James Jeffrey’nin, yardımcısı William V. Roebuck’ı Suriye bölgesine görevlendirdiği anlaşılmaktadır. Çünkü Roebuck son zamanlarda sık sık Haseke’de görülmektedir. William V. Roebuck’ın Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve PKK/PYD/YPG ile de çok sıkı irtibatı bilinmektedir.

ABD ve Fransa’nın yoğun girişimleri ile oluşturulduğu açıklanan Kürt Ulusal Birliği Partileri; kuruluşunu açıklarken, Cenevre’de başlatılacak olan Suriye Anayasası yazımı ve barış görüşmeleri süreci içerisinde;

-Ortak çalışma ve ortak delegasyon,

-Suriye rejimi ve muhalefetine karşı 3’üncü yelpaze olarak ortak ve tek tutum belirleme,

-Yeni Suriye Anayasa görüşmelerinde ortak hareket etme

kararı aldıklarını da ilan etmesi çok önemlidir. Kürt Ulusal Birliği Partileri ve içerisinde yer alan PKK/PYD/YPG, ABD ve Fransa’nın desteği ile Cenevre görüşmeleri başta olmak üzere yapılacak her türlü çalışmaya katılma ve Suriye’nin yeniden inşa sürecinde Suriye Kürtlerinin temsilcisi sıfatıyla katılım hakkı elde etmek isterlerken Suriye Türklerinden hiç bahsedilmemesi[6] dikkat çekmektedir.

ABD ve Fransa’nın gayretleriyle PKK/PYD/YPG terör örgütü aklanmaya çalışılırken Suriye muhalif Kürtlerinden müteşekkil Bağımsız Suriye Kürt Rabıtası’ndan eleştirel bir yazılı açıklama yayınlanmıştır. Bağımsız Suriye Kürt Rabıtası açıklamasında; ABD ve Fransa ara buluculuğunda PKK/PYD/YPG ve ENKS arasında yürütülen müzakereler ile görüşmeleri ve varılması muhtemel anlaşmayı reddettiklerini duyurmuştur. Ayrıca kendi inançlarına aykırı olarak gördükleri mevcut girişimin PKK'ya ait olduğu beyanının ardından; müzakerelerin gizli olmasına karşı çıkıldığı ve Beşşar Esad rejimine karşı duruş sergilenmesi ve "Suriye Devrimi"nin prensiplerine uygun davranılması gerektiğinin vurgulanması[7] sürecin daha öncesinde yapılan girişimlerde olduğu gibi kalıcı olmayacağını göstermesi açısından önem arz etmektedir.

Türkiye’nin 9 Ekim 2019-25 Kasım 2019 tarihleri arasında icra ettiği Barış Pınarı Harekâtı esnasında Trump'ın Suriye'nin kuzeyinden çekilme kararı vermesi ve bu kararın Kürtler üzerindeki etkisi Avrupa basınında geniş yankısı olmuş hatta Avrupa basını “Kürtlerin ortada bırakıldığını” savunan yazılar yayınlamıştır. Hatta bir kaç ay önce “Biz size otonom (özerk) bir Kürt devleti için söz vermedik” açıklaması yapan ABD’nin şimdi Suriye Kürtlerini federatif bir Suriye projesi ile birleştirmeye çalışması dikkat çekmektedir. Bu arada Haseke merkezinde PKK’nın boşalttığı binalara yerleşen ABD’nin farklı bir projeyi hayata geçirmeye çalıştığı görülmektedir.

Zira ABD’nin, Kürtlerin Ortadoğu’da kendi geleceklerini belirleme endeksli hamlelerini desteklediği dönemler çıkarları öyle gerektirdiği için olmuştur. Dolayısı ile ABD konjonktüre göre hareket etmiştir. Öyle ki 2003 yılında Saddam’ın devrilmesi ve bölgeyi yeniden dizayn etme sürecinde ABD planlarına hizmet ettiği için Irak Kürtlerinin federasyon taleplerini desteklerken, 2017’de kendi pozisyonunu zora sokacağı ve İran’ı güçlendireceği endişesiyle Irak Kürt Bölgesi’ndeki “bağımsızlık referandumu” ABD tarafından desteklenmemiştir. Yani ABD çıkarlarına göre dönemsel hareket etmiştir.

ABD’nin Suriye Kürtlerini bileştirme hamlelerinin bir sebebi de Irak, Suriye ve Lübnan başta olmak üzere bölgedeki İran’ın Şii Hilali etkisinin kırılabilmesi veya azaltılabilmesi için Barzani çizgisinde olan ENKS ve PKK/PYD/YPG arasında ABD eksenli oluşturulması hedeflenen güç birliğinden istifade edebilmektir. Zira İran’ın önemli isimlerinden olan Kasım Süleymani’ye 7 Ocak 2020’de düzenlenen suikasttan sonra İran ve bölgede faaliyet gösteren Şii milislerin ABD üslerine karşı olası saldırılarına karşı bir güce ihtiyaç duymuştur. Ayrıca Rusya’nın baskılarına rağmen “Suriye’de Kürt sorunu yoktur” diyen Esad ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’ni[8] Suriye rejimi ile çözüm aramaktan uzaklaştırmanın da hedeflendiği görülmektedir[9].

ABD’nin en önemli stratejik hamlelerinden birisinin de Suriye’de petrol yatakları bölgelerine yerleşme üzerine olduğu görülmektedir. Ruveylan Petrol Üssü’nün DEAŞ’la mücadele adı altında uluslararası bir üs haline getirildiği ve PKK/PYD/YPG’nin buradan üretilen petrol ile finanse edildiği bilinmektedir. Zira Suriye’nin en önemli petrol yataklarının bulunduğu Deyr ez-Zor sahasına da yeni askeri üs kurma hamlelerinin de altında yatan sebep budur. Ayrıca Deyr ez-Zor bölgesinin Irak sınırına yakın olması da ABD için ayrı bir önem arz etmektedir.

ABD’nin Suriye sahasında petrol bölgelerine yerleşmesi hususu çok önemlidir. Çünkü Suriye petrol kaynakları bakımından ABD emperyalizmi için zengin sayılamaz ama Suriye’nin yeniden inşa sürecinde bu sahaların kimin elinde olduğu önemli olacaktır. ABD Suriye petrollerinin kendi denetiminde üretilmesini ve Suriye’de başa geçecek olan yeni yönetime karşı ekonomik baskı unsuru olarak kullanılması hedeflendiği ortadadır. Aynı zamanda ABD çıkarlarına göre dizayn edeceği Kürt oluşumunun da ABD’ye sadakati petrol yataklarının işletiminden elde edilecek gelirlerle sürdürülmesi istenilmektedir.

Sonuç olarak;

ABD’nin Suriye Kürt grupları ile yürüttüğü hamlelerinden Suriye’nin kuzeyinde Irak’ın kuzeyindeki Barzani yapılanması örneğinde olduğu gibi Haseke merkezli bir Kürt otonom bölgesi oluşturmaya çalıştığı değerlendirilmektedir. ABD’nin Kürt politikasındaki amacı; kendi geleceklerini belirleme hakkını savunmasından değil Suriye ve bölge stratejisinde ABD çıkarlarına hizmet ettiği için Kürtlere ihtiyacı olduğundandır.

Suriye coğrafyasında bölgesel Kürt oluşumları ile çıkarları gereği kendisine yanaşan gruplardan başka dayanağı kalmayan ABD’nin, Suriye’nin yeniden inşa sürecinde söz sahibi olabilmek adına Kürtlerle işbirliği hamlelerini arttırdığı görülmektedir. Ancak Türkiye’nin stratejik siyasi ve askeri hamlelerini sağlam adımlarla sürdürmesi halinde Barış Pınarı Harekâtı döneminde olduğu gibi ABD yine Kürtleri yüzüstü bırakarak çekilmekte tereddüt etmeyecektir. Çünkü ABD’nin dış politikası, kuruluşundan itibaren bu eksenli olmuştur.

Birlik konusunun Kürtlerin, Suriye’nin geleceğinin belirlenmesi sürecinde daha güçlü bir siyasi temsiliyete sahip olmaları ve dahası bölgedeki iş birlikçi gerici rejimlerin kuşatması karşısında kendi geleceklerini belirleyebilme yönünde adım atabilmeleri bakımından hayati bir önem taşıdığı doğrudur. Ancak ABD’nin çıkarları sonlandığında Kürtleri rejimler karşısında kaderleriyle baş başa ve yapayalnız bırakacağını bölgedeki bütün Kürt oluşumlar artık görmelidir.

Irak, İran ve Suriye coğrafyasında Kürt hareketlerinin her türlü oluşum ve hamleleri bir şekilde Türkiye’yi ilgilendirmektedir. Çünkü yıllardır bölücü terör faaliyeti içerisinde olan PKK’nın bu ülkelerdeki Kürt hareketleriyle doğrudan bağları olduğu muhakkaktır.

William V. Roebuck’ın girişimleriyle oluşturulan Kürt Ulusal Birliği Partileri yapılanmasının da daha önceki oluşumlar gibi işlerlik kazanamayacağı kuvvetle muhtemel görülmektedir. Ancak Kürt Ulusal Birliği Partileri oluşumuna dahil olan PKK/PYD/YPG terör örgütünün ABD ve Fransa’nın desteği ile Cenevre’de yapılacak olan görüşmelere katılma hamlelerinin olduğu bir süreçte Türkiye bu duruma seyirci kalmamalıdır. Ayrıca Türkiye Suriye Türkleri’nin her türlü haklarının yeni Suriye Anayasasında yer almasını daha en başta sağlaması gerekmektedir. Aksi halde Suriye Türkleri ve hakları sonsuza kadar yok sayılmakla karşı karşıya kalacaktır.

Mezhepsel bağlar ve Şii Hilali politikasıyla bölgede varlığını sürdürmeye çalışan İran’ın, etkinliği son zamanlarda oldukça azalmıştır. Ancak 1950’lerden itibaren Suriye ile ikili ilişkileri ve askeri üsleri bulunan Rusya hesaba katılmaksızın kalıcı barışın olmayacağı unutulmamalıdır. Zira Rusya, Ortadoğu bölgesinin önemli aktörlerindendir. Ancak Suriye’de sürecin uzaması Rusya’da ikinci Afganistan Sendromu yaşama endişesine sebep olduğu için Beşşar Esad’ın gözden çıkarılabilirliğini gündeme getirmiştir.

Son söz olarak; Suriye’nin ABD ve Fransa destekli Kürt bölgesi, Türkiye’nin desteklediği Suriyeli Muhalifler ve Rusya ve İran destekli Şam Rejimi şeklinde bölünebilirliğin gündeme gelebileceği de tartışılmaktadır. Suriye’nin bölünmesi Türkiye’nin en son isteyeceği bir durum olmalıdır. Fakat Türkiye karar alıcı mekanizmalarının Cenevre görüşmelerine, Suriye Türklerinin gelecekteki anayasal statülerine ve Suriye’nin kuzeyinde yeni bir otonom bölge oluşmaması üzerine kararlılıkla sürdüreceği politikaları olmalıdır. En önemlisi de Türkiye dikkate alınmadan Suriye’de barış görüşmelerinin yapılamayacağı ve Türkiye’nin garantörlüğü olmadan yapılacak barışın kalıcı olamayacağı açık açık deklare edilmelidir.

                        :

İsmail CİNGÖZ; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi, cingozismail01@gmail.com

 

[1] Hibrit Savaş; Açık veya gizli uygulama yöntemleriyle; doğrudan veya örtülü olarak birden fazla savaş aracının belli bir amaç için karmaşık bir şekilde kullanıldığı savaş türü. (http://www.rusen.org/hibrit-savas-nedir/)

[2] Bayram ALTUĞ; “BM Suriye Özel Temsilcisi Pedersen'den Suriye Anayasa Komitesi Açıklaması”, A.A., 19.05.2020.

[3] Hediye LEVENT; “Suriyeli Kürtlerden Siyasi Birlik Hamlesi”, Deutsche Welle Türkçe, 22.05.2020.

[4] Sputnik; “Lavrov ve Çavuşoğlu, Libya'da Askeri Faaliyetlerin Derhal Durdurulmasından Yana”, 21.05.2020.

[5] Hürriyet; “Son Dakika Haberler: Bakan Akar Açıkladı: 1411 Terörist Etkisiz Hale Getirildi”, 22.05.2020.

[6] Rudaw.net; “Rojava’da Kürt Ulusal Birliği Partileri kuruldu”, 19.05.2020.

[7] Eşref MUSA; “Suriyeli Muhalif Kürt Oluşumdan YPG/PKK-ENKS Görüşmelerine Tepki” A.A., 11.05.2020.

[8] Kürt, Arap, Süryani, Ermeni ve Türkmenlerden oluşan DAEŞ/IŞİD'e karşı mücadele için oluşturulmuş ortak operasyon gücü.

[9] Yusuf KARATAŞ; “ABD Suriye Kürtlerinin Birliğini Niçin İstiyor?”, Evrensel.net, 12.05.2020.

 


* 27 Mayıs 2020 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi’nde yayınlanmıştır.