Giriş
Bu çalışma, Hindistan ve Pakistan'ın bağımsızlıklarından günümüze kadar olan tarihi süreci ele almaktadır. Özellikle, Keşmir bölgesinde şekillenen siyasi çatışmaların kökenlerini ve bu çatışmaların Hindistan ile Pakistan’ın ulusal kimlikleri üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır. Keşmir, coğrafi ve etnik-dini yapısı nedeniyle bu iki ülke arasında sürekli bir gerilim kaynağı olmuştur. Bu bağlamda, çalışmada diplomatik krizler ve askeri gerginliklerin, bölgesel güvenlik dinamiklerini nasıl etkilediği, kronolojik bir perspektift analiz edilecektir.
Bölüm 1: Hindistan ve Pakistan Bağımsızlığı art arda gelişen olaylar:
1800'lü yıllarda Hindistan, birçok eyaletten ve prenslikten oluşan, İngiliz sömürgesi altında parçalı mozaik bir siyasi yapıya sahip ülkeydi. Bu mozaik yapının zayıflığı İngilizler için Hindistan’ı yönetmeyi kolaylaştırırken toplumsal ve etnik ayrılıkları derinleştirdi. Ancak 20. Yüzyılın ortalarına gelindiğinde ve 1947'de Hindistan ve Pakistan’ın bağımsızlıklarını kazanmalarıyla birlikte, bu bölünme tarihsel ve siyasi sorunları da beraberinde getirdi. Her iki ülkenin farklı etnik, dini ve idari yapılardan oluşması, bağımsızlık sonrasında derin çatışmalara zemin hazırladı. Özellikle Keşmir gibi stratejik bölgeler, bu yeni sınırların en tartışmalı noktaları haline geldi. Böylece Hindistan ve Pakistan arasındaki ilişkiler, bağımsızlıklarının ilk günlerinden itibaren sürekli bir gerilim ve çatışma üzerine kuruldu. Tarihte Hintliler için öncü ve vicdanlı lider olarak bilinen Mahatma Gandhi’nin Hindistan için uğraştığı şiddetsiz bağımsızlık siyasi hareketleri ve diğer yandan Hindistan’da var olan aşiretler ve Müslüman Ligi liderleri, İngiliz sömürgesi yönetimine siyasi karşıtlık ve direnç göstermişlerdir. Gösterilen direncin ve İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sırasında ekonomik ve siyasi darbe aldığı için, kendi iç politikaları doğrultusunda ‘Hindistan’ı Terk Et’ hareketi başlatmıştır. İngilizlerin II. Dünya Savaşı sonrası hükümeti dönemin lideri olan Clement Attlee (1945-51) İşçi Partisi’ne geçtiğinden dolayı Hindistan’a bağımsızlık verilmesinin Indian Independent Act’la yasasıyla desteklenmiştir. Lakin, Hindistan’ın bağımsızlığı sonrası bölgede yer alan yerel halklar arasında Müslümanlık ve Hindu ‘lük çatışmaları var olmuştur. Kısacası, bağımsızlık sürecinin, siyasi tarihte de birçok ülkede görüldüğü gibi sorunlara yol açması, Hindistan ve Pakistan için bağımsızlık arayışı dünden bugüne beraberinde siyasi çatışmaları getirmiştir. Bu çatışmalarda, Hindistan’ın tam bağımsızlığına destek veren Müslüman Ligi lideri Muhammed Ali Cinnah, Hindistan bağımsızlığı oluşturulurken yoğun olan Müslüman kesim için Pakistan Cumhuriyeti’ni İngilizlerden talep etmiştir. Her ne kadar Hindistan devleti, İngilizler tarafından Cinnah’a bir devlet, iki millet olarak teklif ediliyor olsa da bağımsız bir Müslüman devlet hakkı 1947 tarihinde hem Hindistan’a hem de Cinnah’ın baskılarıyla Pakistan’a da verilmiştir. Sonuçları büyük göçlere ve ölümlere sebep olan bu ayrılma, dini temellere dayanmış ve İngilizler tarafından kabul görmüştür. Bu süreçte, ayrılmanın en büyük ve en can alıcı noktası olan Hindistan ve Pakistan ülkelerinin sınırları, İngiliz bürokratları tarafından sadece 5 hafta içerisinde çizilmiştir. Bölgenin karmaşık bir yapıya sahip olması ve dönemde Hindistan’ı ve Pakistan’ı bağımsız bir hale getirirken kullanılan zamanın yetersizliği neticesinde sağlıklı bir bölünme sağlanamamış; aksine iki yeni ülke arasında hemen bağımsızlıklarının ardından etnik çatışmalara yol açmıştır. Her iki ülkede bulunan birçok prenslik ve eyalet sistemlerinin var olmasından dolayı aşiretlerin ve yerel halkların belirlenen iki ülkeden birine katılması teklif edilmiş ve dini ayrışmayla bölge halkı ayrılmıştır. Keşmir bölgesi, çoğunluk olarak Müslüman halk olmasına rağmen bölünmüştür. Bunun sebebi, Keşmir bölgesinin iki taraftan birine katılım sürecinde, verilen kaynaklara göre, İngiliz bürokratları tarafından değil de zamanın yerel hükümdarı olarak bilinen Maharaja tarafından Hindistan yönetimine verilmesi kararıdır. Her ne kadar Maharaja, Keşmir bölgesinde bulunan etnik kökenin Müslüman olduğu varsaymış olsa da hem kişisel tercihleri hem de bölgede Hindistan devletinden gelecek olan ekonomik, askeri ve siyasi yardımlar göz ardı edilmemiş ve bölünmüştür. Öte yandan, Hindistan devleti, Keşmir bölgesinin statüsünün halk oylamasına göre belirleneceğini söylese de bu sözünü tutmamıştır. Ek olarak, hâlihazırda Hindistan’a bağımsızlık veren İngiliz bürokratları, bu çatışmaya yönelik açık bir tavır sergilememiş; bunun gerekçesi olarak da Hindistan’ın iç siyasi kararlarını kendilerinin tayin etmesi gerektiğini savunmuşlardır. Bu nedenle, Hindistan ve Pakistan sınırları çizilirken tam anlamıyla belirlenememiş ve Keşmir bölgesi halk oyuyla zamanında Pakistan’a katılmamıştır. Pakistan, Keşmir bölgesinin Hindistan devletine katıldığı ilk günden bu yana bu kararı meşru saymamıştır. Keşmir bölgesinde var olan sorunlar, bu yaşanan ayrışmalar neticesinde ortaya çıkmış ve Hindistan-Pakistan arasındaki çatışmaların ana kaynağı haline gelmiştir. Ne yazık ki, dünden bugüne her ne kadar insan hakları ihlal edilmiş olsa da uluslararası kamuoyunun hareketleri sonuçsuz kalmıştır. Birleşmiş Milletler, o döneme yakın bir tarihte kurulmuştur ve aynı zamanda dünyada devam eden II. Dünya Savaşı’ndan dolayı çözüm odağı bu bölgeye tam anlamıyla çok kaymamıştır. Her ne kadar Birleşmiş Milletler odağını o bölgeye sağlayamamış olsa da BM’ye bağlı Güvenlik Konseyi iki aktöre halk oylaması ve ateşkes çağrısı yapmış; ancak tam anlamıyla bir sağlıklı bir süreç elde edememiştir. Kısaca, BM’nin yeni kurulması, dünyadaki en büyük savaşlardan biri olan II. Dünya Muharebesi’nin devam etmesi ve bölgedeki etnik ve dini çatışmaların sürmesi nedeniyle, bu süreçte yaklaşık olarak 2 milyona yakın insan hayatını kaybetmiş; alınan aksiyonlar neticesinde zorunlu göçe maruz kalmış ve büyük insani trajediler yaşanmıştır.
Bölüm 2 Keşmir’in Stratejik Konumu ve Bölge Analizi:
Keşmir bölgesi, Orta Asya’da Himalayalar’da yer alan stratejik bir bölgedir. Çin, Hindistan ve Pakistan gibi üç büyük ülkenin ortasında bulunan Keşmir, bu jeopolitik konumu nedeniyle uzun süredir siyasi ve askerî çatışmalara sahne olmaktadır. Bölgenin stratejik öneminde, Siachen, Baltoro ve Hispar gibi büyük buzulların varlığı da etkili rol oynamaktadır. Bu coğrafi özellikler hem askeri kontrol hem de su kaynakları açısından bölgeyi daha da kritik hale getirmiştir. Hindistan ve Pakistan bağımsızlığında konuya değindiğim gibi, bu coğrafi bölge, dönemde Hindistan ve Pakistan sınırları oluşturulurken, her ne kadar Hindistan yönetimine verilmiş olsa da bölgede bulunan çoğunluğun Müslüman olmasından dolayı tam anlamıyla ayrıştırılamayan bölgeler arasına girmiştir. Müslüman azınlığın çoğunlukta olması ve İngiliz bürokratlardan bağımsız olarak Keşmir yönetiminin Hintli hükümdar tarafından Hindistan kesimine verilmesi, bölgeyi karmaşık bir hâle getirmiştir. Tarihte, 1. ve 2. Hindistan-Pakistan Savaşı, bütün bu yaşanan süreçler nedeniyle gerçekleşmiştir ve bu gerginlikler hâlen devam etmektedir. Günümüzde, üç büyük ülkenin kendi adına hak iddia ettiği, 80 yılda üç savaş geçirmiş, binlerce silahlı grup ve militanın bulunduğu en önemli stratejik bölgelerden biri hâline gelmiştir. Keşmir, dünyada uzun süredir devam eden bölgesel çatışmalara örnek olarak, patlamaya hazır bir volkan niteliği taşıyan coğrafi bölgelerden biri olarak bilinmekte ve aktif dünya siyasetinde her daim yer almaktadır. Ayrıca, şunu da unutmamak gerekir: Keşmir, bulunduğu bölge itibarıyla üç büyük nükleer ülkenin arasına sıkışmış durumdadır. Keşmir bölgesinin sınırları, tam anlamıyla bölgedeki üç ülkenin kendi himayeleri çerçevesinde, kendi çıkarlarına göre belirlenmiştir. Hâliyle, ülkeler kendi çıkarları doğrultusunda hak iddia etmektedir. Bu bölgeye derinlemesine inceleme yaptığımız vakit, örneğin Çin devletinin kontrolü altında olan Aksai Şin bölgesi, Hindistan tarafından kabul edilmemiştir. Ayrıca, Pakistan’ın ve Hindistan’ın Keşmir için kendi bünyelerinde çizdiği sınırlar, birbirleri tarafından kabul görmemiştir. Peki bu çatışmanın ana kaynağı nedir? Bu stratejik bölge tam anlamıyla neden çözüme ulaşmıyor? Güney Asya bölgesinde en önemli su kaynağı olan İndus Nehri, bölge için oldukça büyük önem arz etmiştir. Özellikle nehrin ana kaynağı Tibet’ten gelmektedir. Yani görüldüğü gibi, başlıca sorun su ulaşımı ve su kaynağıdır. Bu nedenle, suyun büyük kontrolü önce Çin devletine, daha sonra da Hindistan’a geçmektedir. Pakistan’ın buradaki ilk sorunlarından birisi, Keşmir bölgesinden gelen su yolunda aksamaların olmasıdır. Pakistan için suyun hayati önemi oldukça elzemdir; çünkü Pakistan, tarım arazileri için %80 oranında İndus su kaynağını kullanmakta ve ülkenin termik santralleri bu su yolundan faydalanmaktadır. Hâliyle, suyun bölgedeki çatışmayı tetiklemesi, her ne kadar etnik köken siyasi çatışması olarak bilinse de suyun önemini oldukça kuvvetle vurgulamak gerekir. Bölgede su anlaşması yapılsa da bölgedeki aktörlerin birbirlerine karşı aldıkları askeri ve siyasi aksiyonlar nedeniyle net olarak ortak bir çözüm sağlanamıyor ve diğer yandan, Çin devletinin Pakistan ile yaptığı ekonomik koridor, Çin’i doğudan batıya uzanan İpek Yolu projesinde çok büyük önem arz eden bir unsur hâline gelmiştir. Çin’in Pakistan devletiyle yaptığı bu ekonomik anlaşma, hâliyle Hindistan için bir rahatsızlık oluşturmuş; Çin ise doğal olarak Pakistan ve Hindistan arasında güç dengesini koruma stratejisi ile devam etmektedir. Tabii ki, uluslararası kamuoyunda da bu bölge için çizilmiş ve tanınmış net bir sınır bulunmamaktadır. Ayrıca, bölge halkı bu çatışmalardan dolayı insan hakları ihlallerine maruz kalmaktadır. Hindistanlı yerel yöneticinin Keşmir’i Hindistan’a katarken kullanmış olduğu inisiyatif ve Hindistan’ın bu bölgedeki stratejik yapıyı bilmesinden dolayı, her ne kadar iki devlet etnik yapı olarak ayrılırken halk oyuna ve referandum yöntemine başvurmamış olsa da bu bölge siyasi çıkarlar ve baskılar nedeniyle iki devlet arasında paylaşılamamıştır. Keşmir bölgesi, zengin su kaynakları, stratejik önemi ve karmaşık etnik yapısı nedeniyle tarih boyunca askeri ve diplomatik krizlerin merkezinde yer almış, bölgesel ve küresel güçler arasında süregelen bir gerilim kaynağı olmuştur.
Keşmir krizi için önerilebilecek diplomatik yaklaşımlar ve çözümler nelerdir?
Sorunun çözümüne yönelik en çok dile getirilen yaklaşımlardan biri, Birleşmiş Milletler gözetiminde referandum yapılmasıdır. Bu öneri, Keşmir halkının kendi geleceğini belirleme hakkına dayanmakta ve ilk kez 1948’de BM kararlarında denenmiştir. Ancak Hindistan, bölgedeki güvenlik sorunlarını gerekçe göstererek bu seçeneğe karşı çıkmakta; Pakistan ise referandumun uygulanmasını ısrarla talep etmektedir. Bir diğer alternatif ise, bölgenin ayrıntılı olarak üçe ayrılması ve fiilî sınırların hukuken tanınmasıdır. Bu modele göre Hindistan, Cammu ve Ladakh bölgelerini; Pakistan, Azad Keşmir ve Gilgit-Baltistan’ı kontrol etmeye devam ederken, Vadî Keşmir ya bağımsızlık kazanır ya da özel bir yönetime sahip olur. Bu çözüm, bölgedeki gerçeklikleri temel alsa da özellikle Hindistan’ın toprak bütünlüğüne dair hassasiyeti nedeniyle uygulanabilirliği düşüktür. Daha orta yolcu bir yaklaşım olarak, ortak egemenlik ya da Bangladeş modeli olduğu gibi Bağımsız Kaşmir modeli de tartışılmaktadır. Hindistan ve Pakistan’ın Keşmir üzerinde birlikte idari yetki sahibi olacağı ya da Keşmir’e iki tarafın müdahalesini sınırlayan özel bir statü verileceği bu öneri, doğrudan çatışmayı azaltma potansiyeli taşımaktadır. Ancak siyasi irade ve karşılıklı güvenin eksikliği, bu modeli zayıflatmaktadır. Son olarak, en gerçekçi ve en az dirence neden olabilecek çözüm yolu olarak, statükonun korunması, yani fiilî sınırların kalıcı hale getirilmesi üzerinde durulmaktadır. Bu çözüm, sorunun “çözülmeden yönetilmesini” sağlayabilir. Sonuç olarak, Keşmir sorununun çözümü, yalnızca Hindistan ve Pakistan arasında değil, Keşmir halkının da aktif katılımıyla şekillenmelidir. Kalıcı barış için yalnız askeri değil, siyasi ve insani boyutları da dikkate alan çok taraflı bir diyalog kaçınılmazdır. Keşmir, sadece bir coğrafya değil, aynı zamanda adaletin, temsilin ve barışın sınandığı bir alan olmaya devam etmektedir. Bugün, Keşmir’deki askeri gerilim ve halkın maruz kaldığı insan hakları ihlalleri, bu sorunun daha da acil ve çok boyutlu ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Aksi takdirde Keşmir bölgesi güncel Dünya siyasi krizler bölgesinde kalmaya devam edecektir.
Kaynakça: Bu kısa makale yazar tarafından yazılırken yerel internet sayfalarından, haber kaynaklarından ve videolardan yararlanmıştır. Ayrıca yazara ait analizler mevcuttur.
GÜNEY GÜVENLİK OKULU MEZUN MİSAFİR YAZAR