Logo
Çağ Üniversitesi
27.08.2020

BATI’NIN ŞIMARIK ÇOCUĞU VE BÖLGESEL GELİŞMELER

BATI’NIN ŞIMARIK ÇOCUĞU VE BÖLGESEL GELİŞMELER

İsmail CİNGÖZ

Fransız İhtilaliyle başlayan milliyetçilik akımının etkisi ve Batı’nın da desteği ile Yunanlıların 1821 yılında Mora Yarımadası’nda başlattığı isyan 1829’a kadar devam etmiş ve bağımsızlığını elde ederek Osmanlı Devleti’nden ayrılmıştır. İsyan hareketlerinin başladığı ilk günden itibaren Batı tarafından sürekli ve kesintisiz bir şekilde desteklenen Yunanlıların, Türklere karşı 200 yıldır yaptığı her türlü saldırganlığını, iyi komşuluk ilişkilerine uygun olmayan hatalı tutumlarını Batı’nın her hal ve şartta hoş görülmesi Yunanistan’a “Batı’nın şımarık çocuğu” sıfatı verilmesini de beraberinde getirmiştir.

Bağımsızlığından itibaren sürekli olarak Türkiye aleyhine topraklarını genişleten Yunanistan, Birinci Dünya Savaşı döneminde İngilizlerin teşviki ve kışkırtmasıyla İzmir’e asker çıkartarak Batı Anadolu topraklarını işgal etmiştir. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde olağanüstü şartlarda yürütülen Millî Mücadele’nin ardından, Yunan idealleri Ege’nin serin sularına gömülmüştür. Millî Mücadeleyi kazanan Türkiye, emperyalist işgalci devletlerle birlikte Yunan askerlerini de vatan topraklarından temizlemiş ve 1923 Lozan Antlaşması ile bağımsızlığını bütün dünyaya ilan etmiştir.

Ancak Türkiye ile sürekli karşı karşıya gelmeyi başaran, “Batı’nın şımarık çocuğu” sıfatının hakkını verme gayreti içerisinde olurcasına küstah ve şımarık davranışlarını sürdüren Yunanistan, her vesileyle Türkiye ile sorun[1] yaşama gayesini adeta kendine hedef olarak belirlemiştir. Yunanistan’ın uluslararası hukuka aykırı hak iddiaları nedenleriyle 2000’lerden itibaren bir de Doğu Akdeniz sahasında Türkiye’nin karşısına çıkmıştır. Çünkü tarihin her döneminde önemli ticaret yolları üzerinde yer alan Doğu Akdeniz sahasında doğalgaz yataklarının tespit edilmesiyle, bölgenin önemi bir kat daha artmış ve Münhasır Ekonomik Bölge iddiaları nedeniyle yeni bir güç mücadele sahasına dönüşmüştür.

***

Yunanistan, Türkiye ile kıta sahanlığı ve münhasır alan sorunlarını Avrupa Birliği (AB)’ne de şikâyet etmiştir. Zira AB üyeliğini avantaja dönüştürmek isteyen Yunanistan, Türkiye’nin “AB dış sınırlarını ihlal ettiğini” iddia etmiştir. Ancak Yunanistan, AB’nin kuruluş tanımlamasında bahsi geçmeyen “dış sınırlar kavramı” uydurarak kendi sınırlarının AB’nin de dış sınırları olduğu algısını oluşturarak, AB’yi ajite etmek suretiyle yönlendirme gayreti içerisinde olduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca Yunanistan’ın, yine AB üyeliğini kullanarak Türkiye’ye yaptırım kararı aldırma gayretleri içerisinde olduğu görülmektedir. Ancak Yunanistan, kendisi ile birlikte çoğu NATO üyesi olan AB devletleri gibi Türkiye’nin de bir NATO üyesi olduğunu görmezden gelmektedir. Zira AB devletlerinin NATO üyelerine yaptırım uygulayamayacağı hükmü açıktır. Dolayısı ile bütün haksızlığına rağmen Türkiye ile olan mücadelesini kazanabilmek adına uluslararası hukuk kurallarını yok saymaktan çekinmeyen Yunanistan, AB devletlerini de bu kuralsızlığa alet etmeye çalışmaktan çekinmemektedir.

Ancak “Batı’nın şımarık çocuğu” Yunanistan, yine her zamanki gibi bazı çevrelerden destek görebilmektedir. Zira AB Komisyonu Dış İlişkiler Sözcüsü Peter Stano, Türkiye-Yunanistan arasında yaşanan Doğu Akdeniz sorunu üzerine bir açıklama yaparken; "Doğu Akdeniz'deki durum çok endişe verici. Diyalog gerek. AB, Rum Kesimi ve Yunanistan'ın yanındadır" diyerek[2] açıktan tarafgirliğini sergilemiştir.

Yunanistan’ın çağrısı üzerine toplanan AB Dışişleri Bakanları ise "Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması ve kaynaklardan faydalanma sadece iyi niyet, iyi komşuluk ilişkileri ve uluslararası hukuk çerçevesinde diyalog ve müzakere yoluyla çözülür" açıklaması[3] ile Yunanistan’a haksızsın diyememiş, Türkiye’yi de açıktan suçlayamamıştır. Ancak dolaylı olarak diyalog kurmayan Türkiye’ymiş gibi davranmaktan da geri durmamıştır.

Türkiye’nin, Ege ve Doğu Akdeniz sahasında mücadele ettiği ülke yalnızca Yunanistan ve AB değildir elbette. Fransa, Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve tabi ki Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) başta olmak üzere Türkiye’nin; Ege, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Libya, Suriye ve Kafkaslar sahası başta olmak üzere bölgesel sorunlarla mücadelesinde doğrudan ya da dolaylı olarak bir düzine ülkeye karşı mücadele ettiği görülmektedir. Bu ülkeler Yunanistan’ın yanındayız açıklamaları ile saflarını belli etmektedirler.

Yunanistan’ın durumu yukarıda değerlendirilmiştir. Diğerlerini de kısaca değerlendirmek faydalı olacaktır:

Fransa

Fransa’nın, bir süredir Doğu Akdeniz’de Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nden boşalan otorite boşluğunu doldurmaya çalışırken bir taraftan da Almanya’ya karşı AB liderliğine oynadığı görülmektedir. Fransa’nın, eski sömürgeleri üzerinden Afrika kıtasına açılmak suretiyle bu sahada da söz sahibi olma çalışmaları vardır. Fransa bu hedefi doğrultusunda proaktif çıkışlar yapmaktadır. Bir yandan da ABD’nin yaptırım uygulamakta direndiği İran’a giderek ABD’nin İran politikalarını eleştiren Fransa, ABD hilafına açıklamalar yaparak, seçim arifesinde olan ABD’nin mevcut Başkanı Donald Trump aleyhine bir siyasi duruş sergilemekten de geri durmayarak, Başkan Adayı Joe Biden’e destek mesajları vermekten çekinmemektedir. Ancak Trump’ın tekrar kazanması halinde Fransa’nın birçok bölgesel hamlelerinin boşa çıkacağı muhakkaktır.

Çok yönlü dış politikalarla Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da stratejik hamleler yaparak bütün benliği ile Türkiye’nin karşısında yer alan Fransa, Türkiye’nin stratejik proaktif bölgesel hamlelerinde geri adım atmasını beklemektedir. Ancak Türkiye, proaktif hamlelerini kararlılıkla ama soft power (Yumuşak Güç) stratejisi ile yürütmeyi başardığı görülmektedir.

Doğu Akdeniz’de gücünü gösterebilmek adına askeri varlığını artırma kararı alan Fransa’ya tepki gösteren Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İsviçre’nin başkenti Bern’de İsviçre Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis ile 14 Ağustos 2020 günü yaptığı ortak basın toplantısında, “Fransa'nın (Doğu Akdeniz'de) özellikle gerginliği arttıracak adımlardan kaçınması gerekiyor. Böyle kabadayılıkla bir yere varamazlar. Fransa’nın attığı bu adımların Türkiye üzerine bir etkisinin olmayacaktır” diyerek[4] Türkiye’nin kararlılığını göstermiştir.

Almanya

Almanya’nın Türkiye politikalarında Fransa ile aynı çizgide olmadığı görülmektedir. Ancak PKK, PYD, FETÖ gibi terör örgütlerine desteğini sürdüren Almanya, bir taraftan da Türkiye’nin turizm sektörünü baltalamaya çalışmaktadır. Türkiye’nin NAVDEX kararları nedeniyle Yunanistan ile yaşadığı krizde muhtemel bir sıcak çatışma riski üzerine Almanya Başbakanı Angela Merkel devreye girerek muhtemel çatışmayı engellemeye çalışmıştır. Türkiye’nin iyi niyet göstererek çalışmalara ara vermesi üzerine fırsattan istifade eden Yunanistan’ın Mısır ile anlaşma imzalamasının ardından Türkiye’ye “siz haklısınız” dediği[5] basında yer almıştır.

Mısır

Mısır’ın darbeci lideri Abdülfettah Sisi, 1956-1970 yıllarında yönetimde olan ve Mısır'da köklü dönüşümlere damgasını vurmuş, etkin bir dış politikayla Arap dünyasında bir önder rolü oynayan Cemal Abdülnasır olabilmenin hayaline kapılmıştır. Rusya’dan “Rezonans-NE radar sistemi” ve Su-35 Savaş uçağı alan Mısır, bu radar sistemi ile Türkiye’nin güney kıyılarını ve Türk uçakları ile Doğu Akdeniz’de Suriye-Lübnan sınırı boyunca dağlık alanların ve tepelerin arkasına gizlenmiş İsrail F-35 uçaklarını da izleyebilecek[6] imkân ve kabiliyete sahip olmuştur. 2020 Başkanlık seçimi çalışmalarına yoğunlaşan ABD’nin; son zamanlarda Rusya ile oldukça yakınlaşan Sisi’ye müdahale için fırsat kolladığı hatırda tutulmalıdır.

İsrail

Mısır gibi İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da Rusya’yla yakınlaşmıştır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yakın ilişki içerisinde olan Netanyahu, Fransa gibi ABD Başkanlık seçimlerinde Joe Biden’e oynamaktadır. Çünkü Biden’in yardımcı olarak açıkladığı Jamaika kökenli ve Kalifornia Senatörü Kamala Harris'in eşinin Yahudi olduğu bilinmektedir. Zira Biden’in, yardımcı olarak Kamala Harris'i özellikle seçtiği muhakkaktır.

Filistin topraklarını ilhaktan vazgeçen İsrail, ABD aracılığında BAE ile yeniden diplomatik ilişkileri başlatmak için anlaşmaları, dikkatlerin bu konuya yönelmesine sebep olmuştur. Hatta taraflar bu anlaşmaya benzer anlaşmaların diğer bölge ülkeleriyle de yapılmasını hedeflediklerini açıklamaktan da geri durmamışlardır. BM ve Fransa’nın destek mesajlarına karşın; İran, Filistin ve Türkiye’nin tepki gösterdiği bu anlaşma ile BAE, İsrail'i tanıyan ilk Körfez ülkesi olarak tarihe geçmiştir[7]. Bu arada İsrail ile ikili ilişki kurulmasına BAE içerisinde fikir birliği olmadığı bilgileri gelmektedir ve bu husus önemlidir. Zira BAE’nin birliğini sarsabilecek önemli bir bilgi olarak not edilmelidir.

Lübnan

Doğu Akdeniz’de doğalgaz yataklarının tespit çalışmalarında Türkiye ile birlikte bölge ülkelerinin kendi aralarında devam eden anlaşmazlıklar uluslararası kamuoyunun gündemini meşgul ederken, Lübnan da komşusu İsrail’in kıta sahanlığı ihlalleri nedeniyle gerginlikler yaşamaktadır. Fakat buna rağmen Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın, Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) İsrail ile yeniden diplomatik ilişkiler kuracak bir anlaşma imzalayarak ilişkilerini normalleştirme kararına ilişkin "BAE'nin egemen bir ülke olduğu" yorumu yaparak zımnen desteklediği görülmektedir.

İngiltere

Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de baş döndürücü bir hızla anlık değişen süreçler zinciri yaşanırken İngiltere’nin sessiz kaldığı görülmektedir. Lakin İngiltere’nin sessiz kalması bölge ile ilgilenmediği anlamına gelmemelidir. İngiltere derinden derinden Türkiye’yi takip etmekte ve geleceğe dönük olarak uygun strateji belirlemeye çalışmaktadır.

Sonuç olarak;

Türkiye’nin Suriye’de Esad yönetimini ve Mısır’da ise Sisi iktidarını yok sayan bir politika izlediği görülmektedir. Lakin uluslararası ilişkilerde “YOK SAYARAK” ikili ilişkiler yürütülmesi imkansızdır. Türkiye karar alıcı mekanizmaları tarafından bu husus bir şekilde aşılmalıdır.

Günümüzde yaşanan münhasır alan ve karasuları anlaşmazlıkları için agresif çıkışlar yapan Yunanistan hükumetini Yunan Muhalefetinin de ikaz ederek; “Kimse Yunanistan için Türkiye ile savaşmaz” dediğinin çeşitli basın kuruluşları tarafından servis edilmesi önemlidir.

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, Irak ile Suriye’nin kuzeyini kapsayacak şekilde güney sınırlarında güvenlik amacıyla sınırlı kara ve hava harekatları istisna olarak kabul edilirse Türkiye’nin askeri güç kullanma konusunda son derece ihtiyatlı davrandığı bilinmektedir. Fakat son zamanlardaki yaşanan bölgesel krizlere doğrudan müdahale ve askeri güç kullanarak proaktif çıkışlar yapan Türkiye’nin, muhataplarını şaşırttığı görülmektedir. Türkiye’nin bölgesel güç olmasını istemeyen tarafların kendi aralarındaki türlü anlaşmazlıklarına rağmen Türkiye karşısında ortak hareket edebildikleri görülmektedir. Dolayısı ile Ege, Doğu Akdeniz, Suriye, Irak ve Libya sahasında başarılı olmak Türkiye’yi bölgesel güç haline getirecektir.

Türkiye’nin; Ege, Doğu Akdeniz, Suriye, Irak ve Libya sahasındaki mücadeleleri kadar Covid-19 salgınıyla da mücadele ediyor olması önemlidir. Zira bir hayli yüksek maliyetli olan bu mücadelelerin bir bütün olarak sürdürülebiliyor olması, uzun vadede Türk ekonomisi üzerindeki baskıları da arttıracaktır. Dolayısı ile mevcut şartlar göz önüne alındığında Batılı müttefiklerinden destek görme ihtimali zayıflayan veya azalan Türkiye’nin yeni müttefiklere ihtiyacı olacaktır.

Son söz olarak; Ortadoğu’da çok bilinmeyenli denklemler ve ittifaklar kurulurken Türkiye, bölgenin önemli bir aktörü olan Rusya ile diyaloglar geliştirmelidir. Zira bu dönemde Rusya’nın da Türkiye’ye hayati seviyede ihtiyacı vardır. Rusya ile sağlam ittifak kurulabilmesi halinde Çin ve İran eksenindeki ilişkilerin gelişmesini de beraberinde getirecektir. Bu eksende geliştirilecek bir ittifak durumunda Türkiye’nin Rusya başta olmak üzere kendi çıkarları aleyhine taviz vermek durumu kalmayabilecek ya da minimumda olabilecektir.

                        :

İsmail CİNGÖZ; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi. cingozismail01@gmail.com

 

[1] İsmail CİNGÖZ; “Yunanistan Kendi Tezlerini Çürüttü”, Ticari Hayat Gazetesi, 29.07.2020.

[2] Fars News; “AB: Rum Kesimi ve Yunanistan'ın Yanındayız”, 12.08.2020.

[3] Şerife ÇETİN,Ömer Tuğrul ÇAM; “AB'den Doğu Akdeniz'de Diyalog ve Müzakere Çağrısı”, A.A., 14.08.2020

[4] Deutsche Welle Türkçe; “Çavuşoğlu’ndan Fransa’ya Doğu Akdeniz tepkisi”, 14.08.2020.

[5] Anvi GÜREL; Nedret Ersanel, “Akıl Odası”, TV Net, 13.08.2020.

[6] Mehmet Zeki BODUR; “Rus Yapımı Mısır Radarı, Doğu Akdeniz'de Türk Sahillerini Mi Kontrol Edecek?”, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, 07.05.2020.

[7] Deutsche Welle Türkçe; “İran ve Filistin İsrail-BAE Yakınlaşmasına Tepkili”, 14.08.2020.

 

NOT: Bu makale 19.08.2020 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi’nde yayınlanmıştır.