Logo
Çağ Üniversitesi
14.04.2020

SAHRA ALTI AFRİKA BÖLGESİNDE GÜVENLİK VE TERÖR: EŞ-ŞEBAB VE BOKO-HARAM ÖRNEKLERİ

İlksen ATASAY tarafından

 

Sahra-Altı Afrika Bölgesinde Güvenlik ve Terör

Boko-Haram ve Eş-Şebab Örnekleri

 

 

ÖZET

 

Afrika, içinde bulunduğu problemli kaos ortamına rağmen geride kalan 15 yıllık periyotta dünyanın en hızlı büyüyen ve gelişen 10 ekonomisinde 6 sına ev sahipliği yapan bir kıta olarak gelecek için umut vaat etmektedir. Kıta umut vaat etmektedir çünkü uzmanların Afrika kıtası için 2020-2030 arası yıllık %5 in üzerinde büyüme beklentileri vardır. Kıta bu özelliği ile Asya Pasifik dışındaki tek ülke olma fırsatına kavuşacaktır. Afrika’nın tamamı için öngörülen bu oran, Asya-Pasifik dışındaki bölgelerin pek çoğunun erişemeyeceği bir değerdir. Ek olarak, kıtanın ev sahipliği yaptığı zengin yer altı ve yer üstü kaynakları Afrika’nın daha iyi bir geleceğe sahip olabilmesi için bir umut ışığı niteliğindedir.

Ancak bütün bu iyi beklentilere ve umutlara rağmen Afrika kıtasının pek çok ülkesi bugün bile derin güvenlik krizleri ve terörizm sorunuyla başa çıkmaya çalışmaktadırlar. Özellikle 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Bush yönetiminin yürürlüğe koyduğu ‘Terörizmle Küresel Savaş’ doktrini Afrika kıtasında da tıpkı Ortadoğu’da olduğu gibi ters tepki yapmış ve kendilerine bir ideolojik temel, bir varlık nedeni arayan potansiyel terör gruplarının radikalleşmelerine neden olmuştur.

Bu bağlamda; okumakta olduğunuz bu çalışmanın temel amacı, Soğuk Savaş sonrası suların bir nebze durulduğu ve göreli bir istikrar ortamının oluştuğu Sahra-Altı Afrika bölgesinde 11 Eylül sonrası yeniden ortaya çıkan güvenlik krizleri ve terör sorununun Boko-Haram ve Eş-Şebab örgütleri üzerinden incelenmesidir.

 

 

 

 

Anahtar Kelimeler:

Afrika, Güvenlik, Terörizm, Boko-Haram, Eş-Şebab

 

Security and Terrorism in Sub-Saharan Africa

Examples of Boko-Haram and Al-Shabab

 

 

ABSTRACT

Despite its problematic chaotic environment, Africa promises hope for the future as a continent that hosts 6 of the 10 fastest growing and developing economies in the world in the past 15 years. The continent is promising because experts have an expectation of over 5% annual growth for the African continent between 2020 and 2030. The continent will have the opportunity to be the only region outside of Asia Pacific with this feature. This rate, envisaged for the whole continent, is a value that most regions outside of Asia-Pacific cannot reach. In addition, the rich underground and aboveground resources hosted by the continent are a glimmer of hope for Africa to have a better future.

However, despite all these good expectations and hopes, many countries of the African continent are trying to deal with the deep security crises and the problem of terrorism even today. Especially after the September 11, 2001 attacks, the doctrine of the "Global War Against Terrorism" put into effect by the Bush administration, caused a radicalization of potential terrorist groups that seek an ideological basis who need a cause of existence, as in the Middle East.

In this context; The main purpose of this study, which you are reading, is to examine the security crises and terrorism problems that reappeared after September 11 in the African continent, where a relative stability environment occurred after the Cold War, through Al-Shabab and Boko-Haram terror organizations.

 

Key Words:

Africa, Security, Terrorism, Boko-Haram, Al-Shabab

 

Sahra-Altı Afrika Bölgesinde Güvenlik ve Terör

Boko-Haram ve Eş-Şebab Örnekleri

 

GİRİŞ

Afrika kıtası, Soğuk Savaş boyunca silahlı çatışmalar, bitmek bilmeyen iç savaşlar ve şiddet eylemleri nedeniyle milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine tanık olmuştur. Bu durum doğal olarak pek çok Afrika ülkesinde sosyal ve kurumsal yapının aşınmasına neden olmuştur. Özellikle iç çatışmalar ve sınır anlaşmazlıklarından çıkan problemler Afrika ülkelerinin zaten yetersiz olan devlet yapılarının işlevselliklerini neredeyse tamamen kaybetmelerine neden olmuştur.

Soğuk Savaşın bitmesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasına müteakiben, dünyanın iki süper gücünün de Afrika kıtası üzerindeki güç mücadelesi de sona ermiştir. Bu durumun doğal bir sonucu olarak da kıtaya silah ve mühimmat akışı kesilmiştir. Silah ve mühimmat akışının kesilmesiyle çatışmalar zaman içinde son bulmuş, kıtanın bazı bölgelerinde göreceli bir barış ve istikrar ortamı oluşmuştur. Ancak ne yazık ki bu umut verici durum pek uzun sürememiştir.

Kısa süren bu dönemin ardından kıtanın farklı ülkeleri yeniden güvenlik sorunlarıyla yüzleşmek mecburiyetinde kalmışlardır. Örnek olarak; bu süreçte yaşanan iç çatışmalar neticesinde Somali’deki devlet yapısı çökmüş, bu durumdan sebeple oluşan istikrarsızlık ortamı kıtanın doğusundaki bütün ülkelerin güvenliklerini tehdit eder hale gelmiştir.

Ayrıca bu istikrarsız ortamı bir fırsat olarak değerlendiren ‘Şebab Hareketi’nin örgüt sistematiği altında toplanan radikal İslamcı silahlı gruplar ve savaş baronları ortaya çıkmıştır. Buna ek olarak Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde kabileler arasında çatışmalar başlamış, Ruanda’da kanlı bir soykırım, Güney Sudan’da ise yerel silahlı çatışmalar yaşanmıştır.

Yakın dönemde ise 2013-2014 yıllarında Orta Afrika Cumhuriyeti’nde bir başka soykırım, Gine ve Liberya gibi Batı Afrika ülkelerinde ise iç çatışmalar ve bu iç çatışmaların doğal bir sonucu olarak kitlesel göç hareketleri yaşanmıştır. Kıtada birbiri ardına yeniden dirilen bu olaylar; özellikle Sahra altı Afrika’da ‘Eş-Şebab’ ve ‘Boko-Haram’ gibi radikal dinci terör örgütlerinin gelişmeleri ve barınmaları için uygun ortamın oluşmasına yardımcı olmuştur.

Özellikle 2015’te Boko-Haramın IŞİD terör örgütüne biat ederek bu örgütün çatısı altına girdiğini ilan etmesiyle gözler Sahra Altı Afrika’nın güvenliğini tehdit eden bu iki örgüte çevrilmiştir.

 

 

Bilhassa geride bıraktığımız 5 yıllık süreçte Sahra Altı Afrika bölgesi terör örgütleri ve onların gerçekleştirdikleri saldırılarla dünya kamuoyunda adını sıkça duyurmuştur. Bu noktada bahsedilen örgütlerin yaptığı eylemlerin sivil-asker ayırımı göz etmediğinin, buna ek olarak bu örgütlere bağlı grupların uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı ve çocuk kaçırma gibi pek çok başka yasadışı faaliyetlerde de bulunduklarını mutlaka vurgulamak gerekmektedir. Bu bağlamda, Afrika Birliği terörle mücadele çabalarının desteklenmesi ve bu örgütlerle etkin mücadele edilebilmesi için Terörle Mücadele Birimleri ve Afrika Birliği Barışı Koruma Gücü’ne bağlı askerlerle terör örgütlerinin barınma alanlarına yönelik operasyonlar düzenlemiş, bu operasyonlarla Sahra Altı Afrika’sında Eş-Şebab ve Boko-Haram terör örgütlerinin etkinliğini kırmayı amaçlamıştır.

Sarf edilen bu çabalar terör örgütlerinin kayıplar vermesini ve kontrol ettikleri bölgelerin bazılarından çekilmelerini sağlamıştır. Ancak mevcut durum bizlere Sahra Altı Afrika bölgesinin terör sorununu çözebilmek için çok daha fazla yol kat etmesi gerektiğini açıkça göstermiştir (Agbibao, 2013). Çünkü Eş-Şebab’ın Nairobi, Boko-Haram’ın Çad’da düzenlediği saldırılar bizlere bu iki örgütün halen Sahra Altı Afrika bölgesinin büyük bir bölümünde etkili olabildiklerini göstermiştir.

Bu noktada Sahra Altı Afrika’nın güvenlik ve terör sorununun daha iyi tahlil edilebilmesi için Eş-Şebab ve Boko-Haram örgütlerinin detaylı incelenmesi ve örgütlenme sistematiklerinin analiz edilmesi gerekmektedir.

1. Eş-Şebab

1.1. Örgütün Tarihi Kökenleri

1991 yılında Somali’de Muhammed Siad Barne diktatörlüğünün yıkılmasının ardından ülkede bir güç boşluğu oluşmuştur. Silahlı gruplar, aşiretler ve terör grupları ise bu güç boşluğunu kendi menfaatlerine uygun şekilde değerlendirmek istemişlerdir.

Ülkede görülen çatışmaları sonlandırmak isteyen Birleşmiş Milletler ve ABD, durumu kontrol altına almak için müşterek bir barış koruma misyonu kurmuşlardır. Ancak 1994 yılında yaşanan ve filmlere dahi konu olan ‘Kara Şahin Düştü’ hezimetinin ardından ABD ve müşterek misyon Somali’den el çekmişlerdir. Bununla bağlantılı olarak uluslararası toplumunda Somali’deki krize yönelik ilgileri günden güne azalmıştır.

 

Bunun neticesinde savaş baronları ve aşiretler arasındaki güç ve iktidar mücadeleleri daha da şiddetlenmiştir. Bu dönemde Somali’de görülen istikrarsızlık ortamı da radikal grupların bu bölgede yuvalanmalarına ve El-Kaide milislerinin Somali’ye konuşlanmalarına neden olmuştur.

Bölgede yuvalanan bu radikal İslamcı gruplardan birisi de Etiyopya’dan gelerek Somali’ye yerleşen; başlarda adı ‘İslam’ın Birliği’ olan ancak daha sonra adını ‘Eş-Şebab’ olarak değiştirerek Sahra Altı Afrika’sının güvenliğini tehdit eden terör örgütü olmuştur. Özellikle Somali ve çevresinde güçlenmeye başlayan bu örgüt, 2000 yılında bünyesinde ‘İslam Mahkemeleri Birli’ isimli bir yapı kurarak ele geçirdiği bölgelerde Şeriat hükümlerini uygulamaya ve şeriat yönetimi/düzeni oluşturmaya başlamıştır. Örgüt, uyguladığı katı şeriat kurallarıyla kısa zaman içerisinde bölgede süregelen aşiretler arası çatışmaları sona erdirmiş ve geçmişte birbirilerine karşı savaşan aşiret milislerini kendi çatısı altında toplayarak militan gücünü arttırmıştır.

2006 yılında Etiyopya’nın Somali’yi işgal etmesi ise Eş-Şebab örgütüne aradığı fırsatı sunmuştur ve örgüt bu işgal sürecinden hem askeri hem ekonomik anlamda daha da fazla güçlenerek çıkmayı başarmıştır. Bu dönemde özelikle Etiyopya ve Kenya’ya karşı yaptığı eylemlerle adını duyuran Eş-Şebab örgütü, El-Kaide’nin çatısı altına girerek kendini küresel cihat mücadelesinin bir parçası olarak görmüştür.

Ancak, belirtilen bilgiler ışığında; Eş-Şebab’ın tarihi kökenleri itibariyle Somali özelinde yerel bir örgüt olduğunu söylemek mümkündür. Ek olarak bu noktada, 2015 yılında Boko-Haram’ın IŞİD’e biat etmesinin ardından IŞİD terör örgütünün Eş-Şebab’ı El-Kaide örgütlenmesinden koparmak ve kendi çatısı altına katılmaya ikna etmek ve onu için yoğun bir propaganda süreci yürüttüğünü belirtmek gerekmektedir. Ancak bu yoğun propaganda faaliyetlerine rağmen Eş-Şebab IŞİD’in bir parçası olmamıştır (Demirci, 2007).

1.2. Eş-Şebab’ın Etki Alanları

1.2.1. Somali

Eş-Şebab örgütünün temel hedefi Somali ve Kenya’daki varlığını korumak ve bu bölgelerdeki nüfuz alanlarını arttırmaktır. Örgüt, bahsedilen bölgelerde propaganda faaliyetleri ile sürekli kendine yeni milisler kazandırmaya ve silahlı çatışmalarda sürekliliği kendine temel hedef olarak benimsemektedir.

Bu bağlamda örgüt, özellikle Somali’nin kırsal kesimlerinde yaşayan işsiz gençleri kendisi için potansiyel milisler olarak görmekte ve bu gençleri düşük ücretler karşılığında kendi bünyesine katabilmektedir.

Özellikle Etiyopya’nın işgali, Somalili gençleri ‘ortak bir dava’ altında birleştirerek Eş-Şebab örgütüne yakınlaştırmış. Bu durum ise örgütün etkinliğinin de bu oranda artmasına etken olmuştur.

1.2.2. Kenya

Sınırları içerisinde 40’tan fazla etnik gruba ev sahipliği yapan Kenya, bu etnik çeşitliliği nedeniyle Sahra Altı Afrika bölgesinin iç çatışmalara ve istikrarsızlık ortamına en müsait ülkelerinden biridir. Kenya’daki bu etnik çeşitlilik ve etnik gruplar arasındaki bölünmeler Eş-Şebab örgütüne; bu ülkeye sızma, tutunma ve etnik gruplar arasındaki mücadelelerden istifade ederek ülkedeki etki alanını arttırma imkânı sunmuştur. Örgüt özellikle Nairobi ve çevre bölgesinde iletişim alt yapısının olmasını fırsat bilerek sosyal medya, internet siteleri ve iletişim platformları üzerinden gençlere ulaşma fırsatına erişmiş ve bu bölgelerde örgütlenme sistematiğini geliştirmiştir.

Özellikle web siteleri ve video paylaşım platformları bu açıdan örgüte propaganda açısından büyük imkanlar sağlamakta ve örgütte bu imkanları kullanarak her geçen gün daha fazla gence temas edebilmektedir.

Son olarak özellikle Kıyı Kenya bölgesi ülkedeki etnik ayrılıkların en fazla öne çıktığı bölgedir. Bu sebeple Kıyı Kenya bölgesi Eş-Şebab örgütünün ülkede Nairobi’den sonra 2. Üstlenme bölgesi olarak öne çıkmıştır. Eş-Şebab örgütü bahsedildiği üzere Somali ve Kenya özelinde genç Afrikalıları yoğun propaganda faaliyetleri neticesinde kendi bünyesine katmaktadır. Buna bağlamda; örgüte karşı yürütülen yetersiz ve cılız ‘anti-terör’ operasyonlarına rağmen bu bölgelerde oluşturduğu örgütlenme sistematiğini daha da sağlamlaştırmıştır.

2. Boko-Haram

Sahra Altı Afrika bölgesinin Batı kesiminin en büyük ülkesi olan Nijerya; yaşadığı etnik ve mezhepsel ayrılıklar, sosyo-ekonomik sorunlar, politik istikrarsızlık ve güvensizlik ortamına uzun yıllardır ev sahipliği yapan bir ülke konumundadır. Dolayısıyla ülkenin içinde bulunduğu bu istikrarsızlık ve güvensizlik ortamı ülkede pek çok radikal grubun ortaya çıkmasına uygun zemin hazırlamıştır.

Boko-Haram işte bu istikrarsızlık ortamından faydalanarak ortaya çıkmış, etnik ve dini grupların arasındaki farklılıklardan doğan çatlaklara sızarak Sahra Altı Afrika bölgesinin en dikkat çeken terör örgütlerinden biri olmuştur.

Batı Afrika İslam Devleti olarak da bilinen Boko Haram, adından da anlaşılacağı üzere Sahra Altı Afrika Bölgesinin Batı kesiminde (Kuzey Nijerya) bir şeriat devleti kurmak istemektedir. Boko Haram aynı zamanda ‘Nijerya Talibanı’ olarak da bilinmektedir.

Örgütün temel ideolojik eğilimi Batı değerleri ve Batılılaşma karşıtlığıdır. Çünkü bu terör örgütüne göre Nijerya’nın içinde bulunduğu kötü durumun temel sebebi Batı değerleri ve Batı kültürü, yani kısacası Batı etkisidir.

2.1. Boko-Haram’ın Tarihi Kökenleri ve İdeolojik Temelleri

2002 yılında Borno/Maiduguri’de Muhammed Yusuf tarafından kurulan terör örgütü çok kısa bir süre içerisinde etkinlik alanını Çad’dan Nijer’e kadar genişletebilmiştir. Örgütün ideolojik temellerinin kökenlerinde Ahmed İbn-i Teymiyye’nin cihat anlayışı yer almaktadır. Bu anlayışa göre kafire karşı cihat etmek İslam’ın 5 şartından daha önemli ve farzdır. Bu bilgiden hareketle Boko Haram’ın Vahhabilik ve cihatçı Selefilik anlayışla hareket ettiğini söylemek mümkündür. Dolayısıyla örgütün mutlak gayesi bir İslam devleti kurmak ve bu devlet sınırları içerisinde şeriatı hâkim kılmaktır. Ek olarak, benimsediği Vahhabilik ve cihatçı Selefilik anlayışının örgüte Ortadoğu ve Kuzey Afrika gibi geniş alanlardan ciddi destekler sağladığını da belirtmek gerekmektedir.

Örgütün geçmişine bakıldığında, Muhammed Yusuf’un bir cami ve bir okuldan oluşan, örgüte ait bir eğitim tesisi kurarak Çad, Nijer ve Kongo’dan gençleri ücretsiz eğitim vaadiyle bu tesise çektiği ve burada ideoloji temelli eğitimlerle bu gençlerden militanlar devşirdiği görülebilmektedir. Bu noktada Afrikalı gençlerin bu ve benzeri terör örgütü tuzaklarından korunması için kıtada işlevsel bir eğitim sistemine olan ihtiyaç göze çarpmaktadır.

Kuruluşunu izleyen süreçte bünyesine kattığı işsiz Afrikalı gençlerden bir milis ordusu oluşturan terör örgütü, kendisine ilk hedef olarak ülkedeki hükümet ve emniyet binalarını seçmiştir. Örgütün bu hedeflere karşı yaptığı ses getiren eylemlerin ardından Nijerya ordusu Boko-Haram’ın konuşlanma noktalarına (daha önce bahsedilen eğitim tesisi de dahil) operasyonlar düzenlenmiş ve bu operasyonlar neticesinde 700’den fazla Boko-Haram militanı öldürülmüştür. Gerçekleştirilen operasyonlar esnasında Muhammed Yusuf ve beraberindeki üst düzey bazı militanlar da Nijerya ordusuna teslim olmuşlardır.

Teslim olmalarından birkaç gün sonra Yusuf ve beraberindekilerin kurşuna dizilmiş cesetleri caydırıcılık amacıyla halka teşhir edilmiştir. Bunun sonucunda Nijerya’da Boko-Haram sempatizanları daha da fazla radikalleşmiş ve ülkede örgüte sempati duyan ve katılanların sayısı her geçen gün daha da artmıştır. Muhammed Yusuf ve beraberindekilerin bu şekilde öldürülüp halka teşhir edilmesi Nijerya ve Boko-Haram için bir kırılma noktası olmuştur.

Örgüt erken dönem gelişim ve toparlanma sürecini tamamlanmasının ardından Nijerya ve çevre bölgelerinde daha kanlı eylemler gerçekleştirmeye başlamıştır. Örgütün bu hamleleri sonucunda bir başka terör örgütü olan ve Suriye ile Irak’ta faaliyet gösteren IŞİD terör örgütü Boko-Haram’ı kendi bünyesine katabilmek için yoğun propaganda faaliyetleri yürütmüş ve en nihayetinde Boko-Haram IŞİD’e biat etmiştir.

2.2. Boko-Haram’ın IŞİD’e Bağlanması ve Bölünmesi

Nijerya ordusunun 2015’in şubat ayında Boko-Haram’a karşı başlattığı operasyonlar başarılı sonuçlar vermiş, örgüt kontrol ettiği bölgelerin bazılarından geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bunun etkisi ile Mart 2015’te Boko-Haram’a bağlı gruplardan bazıları IŞİD terör örgütüne biat ettiklerini açıklamışlardır. Bahsedilen bu grupların IŞİD’e biat etmelerinin altında bu örgütten yardım gelebileceği umudu olduğunu özellikle vurgulamak gerekmektedir. Ayrıca tam da bu noktada terör örgütleri arasındaki küresel bağlantıların ve etkileşimlerinde altını çizmek gerekmektedir.

Boko-Haram’ın IŞİD’e bu biatı örgüt içerisinde önemli bir çatlağın meydana gelmesine neden olmuştur. 2016 yılına gelindiğinde örgüt bünyesinde iki ana güç merkezi oluşmuştur. Bunlardan birincisi örgütün kurucusu Muhammed Yusuf’un oğlu Musab El Barnawi ve onun kontrol ettiği gruplar; diğeri ise Muhammed Yusuf’a yardımcılık yapmış olan ve örgüt içerisinde sonradan nüfus kazanan Ebu-Bekir Şekau ve beraberindekilerdir. Örgüt yapısı içerisinde meydana gelen bu çatlağa bağlı olarak zaman içerisinde başka alt gruplarda ortaya çıkmıştır (ISWA, TAJ, vb.). Bu farklı gruplar ve farklı isimler, gerçekleştirilen terör saldırılarının kime ait olduğu konusunda da karışıklığa neden olmuştur. Bu sebeple saldırıların aydınlatılması ve faillerinin ele geçirilmesi çok daha karmaşık bir hal almıştır.

Son olarak; 2017 ve 2018 yıllarında askeri gücünü çevre gelenlerden gelen desteklerle takviye eden Nijerya ordusu, Boko-Haram’a karşı operasyonlarına devam etmiştir. Ancak buna rağmen Musab El Barnawi önderliğindeki grup özellikle 2018 yılında Nijerya ve çevre bölgelerinde sansasyonel eylemler gerçekleştirebilmiştir.

Buradan hareketle örgütün 2018 ve 2019 yılları içerisinde bir toparlanma ve adeta ikinci kuruluş dönemine girdiğini söylemek mümkündür

SONUÇ

Bu analiz çalışmasında Sahra Altı Afrika bölgesinin güvenlik krizleri ve terör sorunu Somali kökenle Eş-Şebab ve Nijerya kökenli Boko-Haram üzerinden irdelenmeye ve analiz edilmeye çalışılmıştır.

Çalışma için yapılan literatür taraması esnasında; Somali’deki etnik bölünmeler, kabileler arasındaki çatışmalar, ekonomik ve siyasi yolsuzluk ve istikrarsızlık ortamı, işsizlik ve eğitim yetersizliğinin Eş-Şebab terör örgütünün ortaya çıkmasındaki ana etkenler olduğu fark edilmiştir. Bununla bağlantılı olarak, ABD ve BM öncülüğünde yapılan askeri müdahale ve Etiyopya’nın işgalinin ise, Somali’de örgütün ortaya çıkması, büyümesi, güçlenerek bugünkü örgüt sistematiğine ulaşmasında diğer temel etkenler oluğu saptanmıştır.

Benzer şekilde Nijerya’da Boko-Haram terör örgütünün ortaya çıkmasındaki temel etkenlerin ülkedeki yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik, ekonomik ve sosyal yapının kırılganlığı, etnik çeşitlilik ve yetersiz devlet otoritesi olduğu görülmüştür.

Çalışmaya konu olan bu iki örgütün ortaya çıkış koşullarının benzer olmasıyla birlikte temel motivasyon kaynaklarının da aynı olması Eş-Şebab ve Boko-Haram terör örgütlerinin birlikte ele alınmasını ve çalışmaların bu şekilde yürütülmesini zaruri kılmıştır. İki örgütünde temel motivasyon kaynakları radikalleşmiş İslam-Şeriat düşünceleridir ve temel amaçları da şeriat kurallarıyla yönetilen bir İslam devleti kurmaktır.

Ek olarak belirtmek gerekir ki, bu iki örgütün yarattığı güvenlik ve terör sorunlarının yegâne çözümü askeri operasyonlar olarak görülmüş ve Somali-Nijerya yönetimleri soruna bu minvalde yaklaşmışlardır. Ancak bugüne kadar gelinen süreçte bu temelde uygulanan stratejilerin bu iki örgütü ve onlara sempati duyanları daha da radikalleştirdiği, marjinalleştirdiği ve toplumsal tabanda örgütlere desteği daha da arttırdığı görülmüştür.

Bu doğrultuda çalışmanın Sahra Altı Afrika bölgesinin güvenlik ve terör sorunlarına ilişkin çözüm önerisi; daha yumuşak politikalar yürütülmesi gerektiği, tarafların siyasi uzlaşı zemininde bir araya getirilmesinin en makul çözüm yolu olduğu ve bununla birlikte bölgedeki kurum ve kuruluşların kapasite inşası sürecine dahil edilerek terörün ortaya çıkış kaynağı olan yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik, sosyal adaletsizlik ve güvensizlik sorunlarının çözümlerine dair politikalar geliştirilme çabasına girilmesi gerektiğidir.

Son olarak Sahra Altı Afrika bölgesinin barış ve istikrarının dış müdahaleler ve yolsuz devlet mekanizmaları arasında eriyen para yardımları ile sağlanamayacağının bilinmesi gerekmektedir. Bölgenin sorunlarına yönelik çözümler ancak ve ancak orada yaşayan halklar tarafından bölgesel hassasiyetler gözetilerek üretilebilecektir.

 

 

 

KAYNAKÇA

Çetinkaya, K. (2019). Soğuk Savaş Sonrası Sahra altı Afrika’sında Terörizm: Boko Haram İncelemesi. Dergipark. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/684170

Sıradağ, A. (2015). Sahra altı Afrika’sında terörist grupların yükselişi Boko Haram e Eş Şebab. Setav. Erişim adresi: http://file.setav.org/Files/Pdf/20150520201544_125_afrika_web.pdf

Köseoğlu, Ö. (2015). Sahra altı Afrika’da bağımsızlık sonrası devlet inşası. Dergipark. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/172358

Kavala, B. (2015). Küresel rekabetin merkezindeki Afrika’da kalkınma dinamikleri. Aydın. Erişim adresi: https://www.aydin.edu.tr/tr-tr/arastirma/arastirmamerkezleri/afrikam/Documents/Uluslararası%20Afrika%20Konferansı%20Sonuç%20Raporu.pdf

Warner, J. (2017). Sub Saharan Africa's  three new ıslamic state affiliates. Usma. Erişim adresi: https://ctc.usma.edu/sub-saharan-africas-three-new-islamic-state-affiliates/

Hübschle, A. (2011). From Theory to Practice: Exploring the Organised Crime-Terror Nexus in Sub-Saharan Africa. Jstor. Erişim adresi: https://www.jstor.org/stable/26298525?seq=1#metadata_info_tab_contents

Busher, J. (2014). Terrorism and Counter-terrorism in Sub-Saharan Africa. St andrews. Erişim adresi: https://cvir.st-andrews.ac.uk/articles/10.15664/jtr.824/

Burke, C. J. (2018). The Culture of Terrorist Propaganda in Sub-Saharan Africa. Tufts. Erişim adresi: https://sites.tufts.edu/hitachi/files/2017/10/Callie_Burke_Capstone.pdf

 

İlksen ATASAY

YAZAR HAKKINDA

Güney Güvenlik Okulu Afrika Masası Sorumlusu.