Logo
Çağ Üniversitesi
01.09.2021

PKK'NIN ÇEVRESEL TERÖRİZMİ

Zafer AY tarafından

Orman Yangınları ve PKK’nın Çevresel Terörizmi

 

Doğa, tüm canlıların ortak yaşam alanı olduğu gibi, ülkeler arasındaki ekosistemsel farklılıklarla birlikte bir ayrıcalık kaynağı olma özelliğini de taşımaktadır. Doğal çevre, öncelikli olarak insanlık için ve devletler açısından bu denli öneme sahip olsa da, günümüz küresel sisteminde doğayı korumaya yönelik atılmış olan adımlar her daim yetersiz kalmış ve hak ettiği değeri ne yazık ki görememiştir.  Alınan tedbirler sosyal ve siyasal açıdan yeteri ilgiyi görmediği için insanoğlu tarihin her döneminde doğa ile sürekli bir savaş halindeymiş gibi çevre tahribatının günümüze kadar gelen bir problem olarak varlığını sürdürmesindeki en büyük etkenlerden olmuştur. Bu duruma bağlı olarak, tarihsel dönemler içerisinde sürekli değişim ve gelişim gösteren terör faaliyetleri arasında çevresel terörizm de oldukça önemli bir yere sahip olmuştur. Türkiye, üzerinde bulunduğu coğrafya ve jeopolitik konumu itibariyle küresel sistem içerisinde oldukça önemli bir yere ve ekolojik değere sahiptir. Fiziksel ve biyolojik canlılığın sayısal oranda çokluğu, ülkemiz açısından uluslararası sistem içerisinde belirgin bir statü farklılığı oluşturmaktadır. Bu nedenle sahip olunan ekolojik değeri korumak milli çıkarlar açısından da oldukça büyük öneme sahiptir. Terör örgütlerinin odağının belirgin bir parçası olan bu ekolojik değer, şüphesiz ki meşru otoritelere karşı siyasi, ekonomik, dini ya da sosyal alanda çıkar elde edebilmek adına güçlü bir araç olarak kullanılmaya devam edilmektedir. Bu bağlamda, son yıllarda ülkemizin sınırları içerisinde ve sınır ötesinde terör örgütlerine karşı gerçekleştirilen operasyonlardaki başarılı sonuçları ne yazık ki bir misilleme aracı olarak ülkemize karşı yapılan çevresel terörizmin, doğa katlinin özellikle yaz aylarında çıkarılan orman yangınları ile artmasına sebep olmuştur.

Kök itibariyle ‘korku vermek’ anlamına gelen Latince ‘terrere’ kökenli terör kavramı; aynı zamanda belli bir topluluğa karşı politik, dini, sosyal ve ekonomik çıkar elde etme amacıyla gerçekleştirilen her türlü baskı, şiddet, saldırı ve yıldırma hareketlerini de içerisinde bulunduran bir eylem olarak günümüze kadar taşınmıştır. Tarihsel döngü içerisinde dönemsel değişiklikler gösteren savaş taktiklerine bağlı olarak terör örgütleri de savaşı yalnızca çatışma sahası içerisinde tutulan silahlı mücadele olarak yorumlanın ötesine giderek, teknolojik gelişmelerle birlikte değişen savaş dinamisine de ayak uydurarak ilerlemiş ve faaliyetlerine bu doğrultuda çeşitlilik kazandırmıştır. Bu itibarda günümüzde oldukça yaygın olarak kullanılan bir terör faaliyeti olan doğaya karşı açılan savaş, literatürde çevresel terörizm olarak karşımıza çıkmakta ve hem asimetrik savaş hem de psikolojik savaş doktrinlerini kavramsal olarak bünyesinde barındırmaktadır. Belirtilen bu kavramın en yaygın tanımlamalarından birisi Gleick tarafından ortaya atılmıştır. Yapılan tanımlamaya göre çevresel terörizm, siyasal ve toplumsal çıkarlar doğrultusunda doğaya ve doğal kaynaklara karşı yapılan her türlü yasadışı eylemlerdir. Bu tanımlamada ortaya koyulduğu gibi aslında çevre terörizminin direkt olarak doğaya karşı açılan bir savaş olmadığını, meşru otoriteler karşısında güç kazanma ve çıkar elde etme mücadelesi metodlarından yalnızca bir tanesi olduğunu görmekteyiz.

Ülkemiz özelinde inceleyecek olursak yıllardan beri hem sınırlarımız çevresinde hem de sınırlarımız içerisinde faaliyet gösteren terör örgütü PKK, şüphesiz 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra değişen terörle mücadele prensibiyle birlikte içerde ve dışarda ağır darbeler almıştır. PKK’ya karşı geliştirilen başarılı operasyonlar dizini ise yıllar içerisinde PKK için yeni eylem planlamasının ön planda tutulması gerektiği düşüncesini zaruri kılmıştır. PKK’nın özellikle kundaklama stratejileri üzerinde gelişme kaydederek orman yakma eylemleri için özel eğitimler aldığı ve bu hususta kendi içerisinde yeni bir oluşuma kapı açtığı bilinmektedir. Bu doğrultuda zaman içerisinde PKK bünyesinde faaliyet göstermeye başlayan ‘Ateşin Çocukları’ isimli bir grup oluşum, Türkiye’de son yıllarda meydana gelen orman yakma eylemlerinin bir kısmını üstlenmiş ve bu bağlamda sosyal medya gibi küresel etkiye sahip araçlar üzerinden yaptıkları eylemleri duyurmuşlardır. PKK terör örgütünün içerisinde oluşan bu grup bizlere PKK’nın savaş taktikleri arasında yaygın olarak kullanılan asimetrik ve psikolojik savaş taktiklerini de etkin olarak kullanıldığını göstermektedir. Zaman içerisinde verilen kayıplar ve küresel güçlerin desteğinin azalması sebebiyle daha az maliyet ve risk barındıran bu çevre terörizmi kapsamlı eylemler PKK için ülkemize karşı kullanılan yeni ve etkili bir silah olarak ne yazık ki kendisini göstermiştir. Günümüz itibariyle mevcut Coronavirüs salgınının ekonomik etkilerini turizm sektörü ile en aza indirmek isteyen ülkemizin, turizm cenneti olarak bilinen bölgelerinde arka arkaya çıkarılan orman yangınları ile ekonomik zarara uğratılmak istendiği kuşkusuz kendisini belli etmektedir. Bu bağlamda ortaya çıkan manzaraların birer doğa olayı olmasından ziyade, terör örgütlerinin bir asimetrik ya da psikolojik savaş yöntemleri ile ülkemize karşı bir saldırı hali içerisinde olduğu açık olarak görülmektedir.

Terör örgütü PKK, toplumumuza karşı yalnızca yaralayıcı ve patlayıcı mühimmat barındıran eylemler ile anılan bir terör örgütü olmanın ötesinde, çevresel terörizm gibi farklı terör faaliyetlerinin ülkemize verebileceği zararları da iyi okuyup belirli bir plan doğrultusunda uygulama hedefi güden bir yapılanmadır. Ancak küresel ısınmanın da etkisiyle ülke genelinde azalan yağışlar ve düşüş gösteren su hacmi göz önünde bulundurulduğunda, yaz aylarında yapılan orman yakma eylemlerinin günümüz şartlarında çok daha yoğun bir tepki odağı olacağı, bunun yanı sıra toplum arasında korku ve panik havası yaratarak etkili bir eylem olarak amacına ulaşabileceği terör örgütleri tarafından düşünülmektedir. Aslına bakacak olursak PKK tarafından gerçekleştirilen orman yakma eylemleri 1990’lı yıllarda kendisini göstermeye başlamıştır. Günümüze kadar geçen bu yıllar incelendiğinde terör örgütü PKK’nın orman yakma eylemlerinde bölge seçimlerini rasgele bir metod kullanarak değil, aksine turizm dönemleri ön planda tutularak yine turizmin önemli bölgelerinde faaliyetlerde bulunduğu görülmektedir. Bu hususta dikkat çeken en önemli konu ise, turizm sektöründe ülkemizin çekişme içerisinde bulunduğu Yunanistan’ın terör örgütü PKK militanlarına çevresel terörizm içerisinde orman yakma eğitimleri vererek eğitilen militanlara finansal destek sağladığı da bilinen bir gerçektir.

Bahsetmiş olduğumuz bilgiler ışığında PKK terör örgütünü, yalnızca sivillere ve kolluk kuvvetlerine karşı eylemler yapan bir terör örgütü sınıfında tutmak, günümüzde artış göstererek devam eden çevresel terörizm ile mücadelede bizleri ters ayakta bırakarak bir zaaf oluşmasına neden olur. Bu bağlamda, ülkemizin ormanlar gibi doğal kaynaklarına verilen zararlar milli çıkarlarımıza verilen zararlar ile bir görülerek çevresel terörizmin karakteristik özellikleri üzerinde daha detaylı incelemeler yapılıp, terör örgütlerinin bu alanda yaptığı eylemlerin psikolojik analizi ile birlikte yeni önlem planlanmasının yapılmasının gerekliliği göz ardı edilemeyecek bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Sonuç

Yapmış olduğumuz araştırma ve tahlillerin sonucu olarak, PKK terör örgütünün değişen misyon çerçevesi göz önünde bulundurulmalı ve artık terör faaliyetlerinin multipolar bir yapıda olduğu küresel çapta kabul görmelidir. Ülke olarak üzerimize düşen görev ise, hemen her yıl yaşanan bu sabotaj eylemlerine karşı savunma mekanizmalarımızı, müdahale imkanlarımızı ve sonuç odaklı geliştirilen hamlelerimizi gerek finansal teşvikler, doğru yatırım ve planlamalar ile desteklemeli, gelecek yıllar içerisinde yaşanması muhtemel sabotaj eylemlerine karşı gelişmiş müdahale argümanlarına sahip olmalıyız. Kimliği belirli-belirsiz otoriteler tarafından finans ve eğitim desteği alan PKK ve benzeri terör örgütlerinin doğaya karşı yaptıkları bu tip sabotaj eylemlerini uluslararası arenaya taşıyarak belirli düzeyde etkili bir kamuoyu oluşturmayı sağlamak uygulanabilecek başka bir mücadele yöntemidir. Ayrıca yıllardır belirli bölgelerde nükseden bu terör eylemlerine karşı bölge halkını bilinçlendirmek ve bu konuda ilk müdahale ve istihbarat kanallarını bölge halkını kullanarak geliştirmek oldukça önemli bir husustur.

Yukarıda değinmiş olduğumuz analiz sonucunda geliştirilmiş olan çözüm önerilerimiz ile yıllardır faaliyetlerine bir şekilde ara vermeden devam eden terör örgütü PKK ve benzerlerine karşı sonuç alınabileceği uygun görünmektedir. Konunun özellikle uluslararası arenada kamuoyuna sunulması ve uluslararası sistem içerisinde çevre aktivistlerinin ve ülkelerin desteğini almak, bunun yanı sıra bölge halkını doğru planlamalarla bilinçlendirerek özellikle istihbarat kanallarında faydalanmak en fazla üstünde durulması gereken konular olarak göze çarpmaktadır.

 

 

Kaynakça

Aktaş, S., Bulduk, B., & Orakçı, H. (2017). Terör Mağdurlarının Yaşadıkları Ruhsal Sorunlar. JAREN/Hemşirelik Akademik Araştırma Dergisi, 3, 6-9, s. 6.

Güngörmez, Oğuz and Alkanat, Aslihan (2019). Çevre Terörizmi ve Pkk’nın Orman Sabotajları. Erişim adresi: https://setav.org/assets/uploads/2019/10/A2961.pdf

Ender Coşkun ve Harun Gürek, “Ormanlarımızı Yakan Yunanlı”, Milliyet, 31 Temmuz 1995

Güngörmez, O., Alkanat, A. (2019) Çevre Terörizmi ve PKK’nın Orman Sabotajları. Erişim adresi: https://setav.org/assets/uploads/2019/10/A2961.pdf

Zafer AY

YAZAR HAKKINDA

Güney Güvenlik Okulu Avrasya Masası Sorumlusu.